Oktay EROL

Tarih: 30.10.2025 11:34

“O GECE” CUMHURİYET…

Facebook Twitter Linked-in

Çocukluğumuzun bayramları nasıl eskitildi böyle? Gerek dinsel gerekse ulusal bayramlarda insanlar birbiriyle kaynaşır, elindekini bölüşür, birlikte doymaya çalışırdı! Şeker bayramlarını anımsıyorum sokaklar çocuk cıvıltılarıyla şenlenirdi. Büyüklerin, çocuk sevinçlerini nasıl hazla izlediklerini bizim kuşak bilir! Ulusal bayramlar da öyleydi… Milenyum öncesine değin cadde üzerindeki işyerleri, kim evler bayraklarla donatılır/ bayram alanlarında coşkulu anlar yaşatılırdı!

Ne oldu, neden hem eskitildi hem de etkisizleştirildi bayramlar? Halkın, “ben halkım” dediği günler neden birer birer anlamsızlaştırıldı, halkın ben de varım” demesi neden korku sayıldı? Ne dinsel bayramlar sevinçli günümüzde ne de ulusal bayramlar… “Bayram” denilen günler kavgaya dönüştü; neden? Soruların tamamının yanıtı var aslında… Cumhuriyetin duyurulması için hazırlık yapılan gecede yaşananlar ulu önder Atatürk’ün dönemin en güçlü kaynağı gösterilen yapıtı Söylev’de herkesin anlayacağı biçimde anlatılıyor. Bilmeyen, okumayanlar için işte özeti:

***

1923 yılı 28 Ekim gecesi, Halk Fırkası yönetim kurulu, Mustafa Kemal Paşa’yı toplantıya çağırır. Kurulun başkanı Fethi Bey, yeni hükümet için bir aday listesi hazırlandığını, bu konuda Paşa’nın görüşünün alınmasının uygun görüldüğünü belirtir. Atatürk listeyi inceler, genel olarak uygun bulur ancak listedeki kişilerin de düşüncelerinin alınması gerektiğini vurgular. Bu öneri kabul edilir. Örneğin Hariciye Vekilliği için adı geçen Yusuf Kemal Bey çağrılır, ama listeye girmeyeceğini bildirir. Bu gibi gelişmeler, kurulun kesin/ güçlü bir liste oluşturmakta zorlandığını gösterir.

Toplantıdan ayrılan Atatürk, Meclis binasından çıkarken koridorda Kemalettin Sami ile Halit Paşalarla karşılaşır. Onların kendisiyle görüşmek için geç saate kadar beklediklerini öğrenince, akşam yemeğine çağırır. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa aracılığıyla bu çağrıyı iletir. Aynı şekilde İsmet Paşa, Fethi Bey, Kazım Paşa’yı da Çankaya’ya çağrı yapar. Çankaya’ya vardığında, Rize Mebusu Fuat ile Afyonkarahisar Mebusu Ruşen Eşref Bey’le karşılaşır, onları da yemeğe alıkoyar.

Yemek sırasında Atatürk, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” diyerek tarihi kararı açıklar. Masadaki arkadaşları bu düşüncede olduklarını belirtir. Yemek sonrası kısa bir plan hazırlanır, görev dağılımı yapılır. Atatürk, Cumhuriyet’in duyurulması için Ankara’daki tüm arkadaşlarını ayrı ayrı çağırmaya gerek duymamıştır; çünkü zaten bu konuda aynı düşüncede olduklarına inanır. Ancak Ankara dışında bulunan bazı kişiler, kendilerine danışılmadan alınan bu kararı kırgınlıkla karşılar.

Gece ilerledikçe konuklar Çankaya’dan ayrılır, yalnızca İsmet Paşa kalır. Atatürk ile İsmet Paşa birlikte Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda değişiklikler içeren bir yasa taslağı hazırlar. Bu taslakta, “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir” sözü eklenir. Meclis’in hükümeti vekiller aracılığıyla yöneteceği belirtilir. Cumhurbaşkanının Meclis üyeleri arasından seçileceği, gerektiğinde Meclis’e/ Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceği, Başbakanın Cumhurbaşkanı tarafından seçileceği, diğer bakanların da Meclis onayıyla atanacağı düzenlenir.

Ülkenin yönetim biçiminin değişeceği bu tarihi gecede, Atatürk yalnızca yakın çalışma arkadaşlarıyla değil, fikirlerine güvendiği milletvekilleriyle de doğrudan iletişim kurar. Çankaya’daki akşam yemeği, bir protokol daha çok, düşünce alışverişidir. Atatürk’ün “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” sözü, karardan daha çok, çağrı anlamındadır. Bu çağrıya İsmet Paşa başta olmak üzere herkes kuşku duymadan katılır. Ardından, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılacak değişiklikler üzerinde çalışılır. Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği, hükümetin nasıl kurulacağı gibi temel ilkeler netleştirilir. Cumhuriyet, bir gecede değil; yılların düşünsel birikimiyle doğar.

29 Ekim sabahı Halk Fırkası Grubu toplanır. Yeni hükümetin kurulması için adaylar tartışılır. Bazı milletvekilleri listedeki isimlerin yeterince güçlü olmadığını, ivedi olunmaması gerektiğini savunur. Meclis üyeleri, Gazi Paşa’nın görüşlerini açıklamasını ister. Ortak görüş, güçlü bir hükümetin kurulması gerektiği yönündedir.

Bu tartışmalar, Cumhuriyet’in duyurulmasının bir gece alınmış bir karar olmadığını, uzun süredir bellekte olgunlaşan bir düşüncenin uygun zamanda yaşamını geçirildiğini gösterir. Çankaya’daki o akşam yemeği, Cumhuriyet’in doğum anı olurken, Meclis’teki tartışmalar da bu yeni yönetim biçiminin halkın temsilcileri tarafından nasıl benimsendiğini ortaya koyar…

***

“Cumhuriyet eleştirilemez, cumhuriyet sorgulanamaz” savını hiç düşünmedim bile; her şey insan içinse/ halk içinse/ yaşanılır gelecek içinse eğer elbette “cumhuriyet” için katkı yapmalı, onu daha “eksiksiz” duruma ulaştırılmalı! Ancak halkın “haklarının” olmadığı “kul” sayıldığı bir sisteme dönüşmesine izin verilmemeli! Çünkü “gelecek” herkes için; küçük/ yöneten çoğunluk için olmamalı! 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —