Herkes bilir “Tiryâki” sözcüğünün ne olduğunu.
Vazgeçilmesi çok zor alışkanlık demektir. En çok rastladıklarımız sigara
tiryakileridir. Öksürükten boğulacak gibi olsa da, parmakları arasında tüten sigarayı gösterip güç belâ “Hep bu zıkkımın yüzünden… Bırakacam bırakmasına ammaaa, dur bakalım ne vakit!..” der. Bu sözü ecel yakasına yapışıncaya dek sürekli tekrarlar. Neyse ki, son yıllarda bilinç ve kavramlar gelişti de, pek çok tiryâki bu fena alışkanlıktan kurtulmasını bildi.
ULU ÖNDER VE SİGARA
Savaş bitmiş, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Atatürk, Celâl Bayar´ı ekonominin başına getirmiş ve “Senin işin halkı doyurmaktır” demiştir. Kalkınma hamleleri sürmekte, yokluk, yoksulluk içinde mucizeler
yaratılarak demiryolları, köprüler, şeker fabrikaları yapılmakta, hatta uçak
fabrikaları tasarlanmaktadır. Nitekim uçak fabrikası da yapılacak ve
Avrupa’ya ihracatı bile başarıyla gerçekleştirilecektir…
Bu hummalı çalışmalar içinde sigara kâğıdı üretimi kimsenin aklına gelmez. Dolayısıyla sigara kâğıdı sıkıntısı devam etmekte, halk tütünü yine gazete kâğıdına sarmaktadır.
Trabzon´daki dağıtıcı, ithalât sınırlandırıldığı için artık New York Herald gazetesi getirememekte, dolayısıyla sigara kâğıdı olarak herkes yerli gazeteleri kullanmaktadır.
Trabzon´da bir kahvehanede, gazete kâğıdına sardığı sigarasından bir nefes çekip öksürmeye başlayan vatandaş, Atatürk hakkında ileri-geri konuşmaya başlar. Ankara’dakileri sadece kendi
keyiflerini düşünmekle suçlar ve şikâyet kılıflı hakaret dolu konuşmasına devam eder.
Kahvede bulunanlar Milli Kahramanla ilgili hoş olmayan bu konuşmaya kızmıştır. Polise haber verirler ve adam yakalanır, tutuklanır. Tabii Adalet Bakanlığına da bilgi verilir. Adam hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten dava açılacaktır ama, Atatürk´e bilgi vermek ve dava dilekçesine imzasını almak gerekmektedir.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı koltuğunun altında bir dosya ile Gazi´nin huzuruna çıkar. Atatürk sorar:
-Bu adam bana niçin küfretmiş. sebebi nedir? Neye kızmış?
- Sigara kâğıdı bulamayıp, gazete kâğıdına sigara sardığı için kızmış
efendim.
- Peki, siz hiç gazete kâğıdı ile sarılmış sigara içtiniz mi?
- Hayır efendim, hiç içmedim.
- Ben içtim! Berbat bir şeydir. Adam haklı, derhal serbest bırakın!
Yazdığımız masal değil, olayın tanığından dinlenilmiş gerçektir. İlginç hikâyeyi, Ulu Önder’in maiyetinde bulunmuş Emekli Albay Mithat
Ilgız 1952’de anlatmış. Ilgız’ın anlattıklarını dikkatle dinleyen Muhittin
Nalbantoğlu da kaleme almış. Biz de, dikkate değer bulup değerli
okurlarımızla paylaşmak istedik.
TİRYÂKİ BASTONU
Sigara ve sigara kâğıdının çok zor bulunduğu zamanlarda, tiryâkiler için özel baston yapılırmış. Ucunda izmariti kavrayacak düzenekli
bastonun tutamağında da göze batmayan mekanizma kolu olurmuş. Tiryâki, gözleri yeri tarayarak cadde sokak yürürken rastladığı izmaritleri bu düzenekle ve dikkat çekmeden toplar, eve geldiğinde tütünlerini kullanırmış…
Yıllar önce tanıdığım bir tiryâkini sözü aklımdan çıkmaz: Parasını el alır, dumanını yel alır…