AŞI KARŞITLIĞI, AKP GENÇLİĞİ: ANLAMSIZLIĞIN DEĞERİ VE DEĞERİN ANLAMSIZLIĞI
Manşet Haber 20.10.2021 21:57:11 0

AŞI KARŞITLIĞI, AKP GENÇLİĞİ: ANLAMSIZLIĞIN DEĞERİ VE DEĞERİN ANLAMSIZLIĞI

AŞI KARŞITLIĞI, AKP GENÇLİĞİ: ANLAMSIZLIĞIN DEĞERİ VE DEĞERİN ANLAMSIZLIĞI

Hem duyumu (görümü) aynı olan şeylerin gerçeğinin (gönderimsel nesnesinin) farklı olması hem de gerçeğinin (nesnesinin) aynı oluğu şeylerin duyumunun (görümünün) farklı olması durumu, dahası aynı kişi veya toplumda her ikisinin de aynı zamanda yaşanma durumu ortaya çıkabiliyor.

Anlam ile görüm arasındaki ilişki sorunu, insanlık tarihinin en zorlu sorularından birini oluşturuyor.

Bir kişi aynı şeyleri yaşayıp farklı şeyler görebiliyor veya farklı şeyler yaşadığı halde hepsini aynı görebiliyor/zannedebiliyor. Aynı kişi aynı şeyi her yaşadığında farklı bir şeyler de görebiliyor. Dahası belki de sadece kendisini yaşıyor da dışsal realitenin aslında hiç de bir anlamı bulunmuyor, hepsi iç dünyasında geçiyor, bütün dünyası iç dünyasından oluşuyor ama bu dünyada bulunuyor.

İki kişi veya çok kişi arasında hem görümde hem de gönderimde bir “çokluk” da oluşabiliyor. Aynı şeylere bakmıyoruz ama aynı görümlere ulaşıyoruz. “Hayret, sen karada ben denizde aynı yerdeyiz.” Veya aynı şeylere baktığımız halde farklı görümlerimiz oluyor. “İkimiz de aynı dünyada yaşıyoruz, ama senin yaşadığın/görümün ile benim yaşadığım/görümüm aynı değil, başka dünyalarda gibiyiz.”

Aynı şeye bakıyor, aynı şeyi görüyor, ama farklı anlarda aynı şeyin farklı değeri olabiliyor veya farklı şeye bakıyor, farklı şeyler olduğunu görüyor, ama farklı şeylerin farklı anlarda hep aynı değeri olabiliyor.

Aristo mantığında yüzlerce tasım (kıyas veya çıkarım) şekli sayılıyor da bu kadar anlamdan/gönderimden sınırlı sayıda tasım biçimi geçerli görülüyor (tam çıkarıma uygun sayılıyor, gerisi eksik veya hatalı çıkarım formlarını oluşturuyor). Aristoteles’in tümdengelimleri de sonra pek çok kritiğe uğradı.

AŞI KARŞITLIĞI: YA GÖRÜ YA ANLAM BAŞKA
Aşıya olumlu veya olumsuz bakma, aşının çeşitli olumlu veya olumsuz etkilerini değerlendirme şeklinde olursa görünün anlam bağı oluyor ama aşıyı başka bir değerin karşıt anlamı haline getirmek nasıl bir hal, bunda bir görüm var mı, bu nasıl bir görü araştırılması gerekiyor. En sıkıntılı olanı ise görü veya anlama onla ilişkisiz bir değerin iliştirilmesi. Görüsüz anlamsız bir değer olur mu, o da başka bir soru.
AKP “GENÇLERLE BULUŞMA PROGRAMI”: BİLGİ BİLİM Mİ, REİS ÇAĞI MI?
Cumhurbaşkanı Erdoğan il il dolaşıp, gençlerle buluşuyor. Şiir okuyor, şarkı söylüyor, ziyaretlerde bulunuyor. “AKP gençliği” aşklarını soruyor, illerine davet ediyor.

AKP gençlik programlarının gerçekten anlamı ne? Anlamı ile görümü arasında nasıl bir bağı var? Bu gençliğin bilgi bilim ile, dünya uygarlıkları ile bağları nasıl gelişiyor? Ana anlamı (gerçeği veya gönderimin nesnesini) reis mi dünya mı oluşturuyor? Bu dünya, reislerin merkez olduğu bir dünya mı? Görü, görgü, bilgi, erek neyin bilgisi veya ereği olmalı?

ÇELİŞKİSİZLER VE ÇELİŞKİLİLER
Her bir durumun zıddı, karşıtı veya çelişiği olmak zorunda mı?

Bazı şeylerin çelişiği olmayabilir. Aynı şeyin birbiriyle çelişik farklı doğru görüm veya sonuçları da olabilir. Çelişiği olanların çelişkilerinin sertlikleri de farklı olabilir.

Burada ana sorular her bir şeyin gerçekten çelişiği var mı? Çelişme durumunda çelişkiler anlamın bizzat çokluğundan mı, görenin gerçek yerlerinin farklılığından mı veya farklı anlardan/hareketten mi yoksa görenin farklı değerlere sahip olmasından mı kaynaklanıyor?

Çelişki yoksa görü de karar ve eylem de çelişmemeli.
Çelişmeli durumlar da olabilir. Bu durumda çelişmenin türü ve sertliğine bakmak uygun olacaktır. Böyle bir durumda (çelişkiler anlamlı olduğunda) böyle bir şeyi (çelişkileri) kendi değer kabulü üzerinden reddetmenin anlamsızlığı çok daha değerli görülerek “kendi değerinin” gerçeğin (anlamın) yerine geçirilmesi ve anlamdan/dünyadan kopuk kendi “değeri” ile yaşama durumu ile karşılaşılabiliyor veya böyle bir anlamsızlık yerine değer geçirilerek “temel anlam” haline getirilebiliyor: Bu çelişkili dünyada kendi çelişkisiz mutlak değerli aleminde yaşamak.

Kanaatim o ki, her hale kendi anlamı içinde bakmak gerekiyor.

Çelişkisizlere veya çelişkililere kendi anlamı içinde bakılamazsa, ilişkisiz her bakışın veya farklı hallerde olmanın çok farklı telafi ve siyasi biçimleri, her birinin farklı sonuçları oluyor.

Kimin hali neye benziyor, varın siz karar verin. Anlamı olmayan değerli olur mu, anlamsız olan değerli olursa bu değer anlamlı olur mu veya nasıl bir anlamı olur?

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°