ATO: EKONOMİ EROZYONA UĞRUYOR
Manşet Haber 25.11.2021 11:55:15 0

ATO: EKONOMİ EROZYONA UĞRUYOR

ATO: EKONOMİ EROZYONA UĞRUYOR


 
Adana Ticaret Odası Meclis Başkanı İsmail Acı, Merkez Bankası’nın sert faiz indirimi kararında ısrarcı olmasının, oynak bir zeminde ilerleyen döviz kurunda sıçramaya neden olduğunu ve gelinen noktada tüccarın ne yapacağını bilemez durumda olduğunu bildirdi.
Acı, piyasalarda son dönemlerde yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede, iğneden ipliğe her kalem ürünün maliyetinin yükseldiğini ve tüccarın sattığı ürünün yerine yenisi koyamadığını ifade etti. Acı, “Yerli paranın yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi sonucunda ithal edilen malların ve girdilerin fiyatı artmakla kalmadı, artan maliyetler yurt içi piyasayı ve vatandaşın alım gücünü de kırdı” dedi.
Meclis Başkanı Acı, Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet olduğunu, bugüne kadar birlik ve beraberlik ruhu içinde her türlü badirenin altından kalktığını ve yine bu zor günlerin geçeceğine dair inancı korumakla birlikte, son günlerde tahmin bile edilemeyen gelişmeler yaşanmasının piyasaları endişeye sürüklediğini bildirdi.
“DÖVİZ-FAİZ VE ENFLASYON ŞOKU ENDİŞE VERİYOR”
Merkez Bankası’nın piyasaların gerçeğine uygun kararlar alması gerektiğini savunan Acı, “Faizin yükselmesi paradan para kazanıp yatırımlara ilgini azalması demektedir. Faizin düşmesi hepimizin temennisi ancak, mevcut koşullardaki kur gerçeğini de göz ardı edemeyiz” diye konuştu.
Ekonomik analizlerde kullanılan temel göstergelerden birisinin döviz kurunun, aynı zamanda enflasyonu açıklayan değişkenler arasında yer aldığının altını çizen İsmail Acı, şunları kaydetti:
“Uygulanması gereken ekonomik politikalar için volatilenin enflasyon üzerindeki baskıcı etkisinin ne kadar süreceği ve ne oranda olacağını bilmek önemlidir. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, yerli malları dış piyasada ucuzlatacağından dolayı ihracata talep artacaktır elbette fakat bununla beraber; ithalat pahalılaşacak, ithal talebi azalacaktır. Bu durumda iç talep, ihraç edilen ve ithal ikame mallara kayacak, yerel malların fiyatı da artacaktır. Dolayısıyla tek haneli enflasyon rakamları hayalden ibaret olacaktır.”
“DÜŞÜK DEĞERLİ TL İLE CARİ AÇIK KAPANMAZ”
Tüccarın sattığı malı aynı fiyattan yerine koyamadığının altını çizen Başkan Acı, şöyle devam etti;
 “TL’nin değerinin düşük tutularak, ihracat artırılmaya böylece cari açık kapatılmaya çalışıldı. Böyle bir durumda dövizin TL üzerindeki baskıcı duruşunun hafifleyeceği, enflasyonun düşeceği düşünüldü ama görünen o ki, bu teori tutmadı... Bırakın bu politikanın ihracatı arttırmasını gelinen aşamada marketlerde şeker, un, çay, temizlik malzemeleri gibi temel tüketim ürünlerine bile alım sınırlaması getirildi. İstatistiklere bakacak olursak,  2014’ten bu yana sepet kur yüzde 254 artarken Türkiye’nin ihracatı yüzde 33 artışta kalmış. Yani kurdaki her 7,7 birimlik artık ihracatı sadece 1 birimlik arttırabilmiş.”
Acı, “Tüccar satılan malın yerine yenisini koyamıyor. Piyasalar şu an ciddi anlamda mal bulma sıkıntısı yaşıyor. İhracatçılar mal alamaz hale geldi, ham madde tedarik edip sipariş alsalar bile kur krizinden dolayı fiyatlama yapmak neredeyse imkansız. Gün içerisinde yüzde 10 değişen dövizde, üretici neye göre fiyat versin? Neye göre maliyet hesaplaması yapsın? Navlun fiyatları artıyor, konteyner bulma sorunu zaten aşikar… Özetle bu politikadan bir an önce vazgeçilmeli, daha gerçekçi daha ayakları yere basan ekonomik atılımlar yapılmalı” şeklinde konuştu.
Döviz, faiz ve enflasyon şokunun ticari yaşamı kilitlediğini ve endişe verir boyuta geldiğini belirten Acı, bir an önce radikal tedbirler alınarak, piyasalara güven verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°