ATO
GÜNCEL 24.08.2012 00:08:38 0

ATO'dan teröre tepki

ATO'dan teröre tepki

Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, Gaziantep’te 9 kişinin yaşamını yitirmesine 69 kişinin de yaralanmasına neden olan bombalı hain saldırıya tepki göstererek bir insanlık suçu olan terörün her türlüsünü lanetlediklerini açıkladı.

Şiddetin her geçen gün arttığı, günlük yaşantımızın içine girdiği, canların yitirildiği bir ortamda her şeyin anlamını yitirdiğini belirten Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten,şöyle konuştu:

” Bayramın ikinci günü Gaziantep'te gerçekleşen bombalı saldırıda dördü çocuk olmak üzere dokuz yurttaşımız hayatını kaybetmiş, birçok vatandaşımız yaralanmış ve hastanelerde tedavi altına alınmıştır. Terör saldırısı sonrası kaybettiğimiz çocuklarımızın ve vatandaşlarımızın kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyoruz. Artık bayramlarımızı bile bize çok görüyorlar. Biz hekimler, yaşamı savunmak için var olduğumuzu biliyor ve acı duyuyoruz. Artık bölgemizde ve ülkemizde kan, gözyaşı, acı, terör, şiddet ve savaş istemiyoruz. Kim tarafından ve hangi amaçla gerçekleştirilmiş olursa olsun söz konusu saldırılar toplumsal barışı bozmaya yönelik, barış umutlarına darbe vuran  saldırılardır. Biz bu ülkenin hekimleri olarak kardeşçe, barış ve demokrasi içinde, insanca yaşam için elimizden geleni yapmaya hazırız”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°