
Türk Dil Kurumu aydın insanı, ”Genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan kişi,” olarak tanımlıyor.
Aydın insan genellikle mutsuz ve huzursuzdur. Çünkü onun mutluluğu kişisel değil, toplumun mutluluğu ile özdeştir. Eğer toplum mutsuzsa, o da mutsuzdur. Mutsuz bir toplumda onun mutlu olması kendisini utandırır. Çünkü toplumun mutsuzluğundan bir anlamda kendisini sorumlu tutar.
Gerçekleri ararken, bilimin yol göstericiliğini savunur, sorgular, insanların özgür ve bağımsız kimlik kazanmalarında, hukuk ve adaletin yol göstericiliğine inanır. Düşünce derinliğine sahiptir. Davranışları tutarlı, alçakgönüllü ve insanlara saygılıdır. Bir anlamda “düşünce namusu ve dürüstlüğü” aydın insan olma niteliğinin en önemli özelliğidir.
Aydınlar tarih boyunca aydın olmanın bedelini çok ağır ödemişler, hapsedilmişler, sürgüne gönderilmişler, engizisyonlarda çürümüşler, diri diri yakılmışlar vs. Benim ülkem de toplumun özgürlüğü ve mutluluğu konusunda çok acılar çeken ülkelerdendir.
AMA…
12 Eylül dönemi…Aziz Nesin dönemin baskıcı rejiminden çok rahatsız. Aydın olmanın gereği olarak, mutlaka bir şeyler yapmak istiyordu. Gördüğü yanlışlara, aydınlar tarafından imzalanan bir dilekçe ile karşı çıkmaya karar verdi.
Sayıları bugünkü kadar çok olmasa da, yalakalığın stratejik derinliği bu kadar diplerde olmasa da, o dönemde de dalkavukluk olimpiyatlarında her an yarışmaya hazır aydınlarımız (!) vardı.
Aziz Nesin Kenan Evren’e verilmek üzere “Türkiye’de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler” başlıklı bir protesto ve istek dilekçesi hazırlıyordu. Bunun için günlerce çalıştı. Güvendiği ve aydın kabul ettiği arkadaşlarını evine davet ediyor ve metin üzerinde kafa yoruyorlardı.
Nihayet ortaya herkesin mutabık kaldığı bir metin çıktı ve imzaya açıldı. Dilekçeyi tam 1383 cesur, vatansever aydın imzalamıştı.
Aziz Nesin yanına, Hacettepe Üniversitesi göğüs cerrahı Profesörü Hüsnü Göksel’i de alarak dilekçeyi Kenan Evren’e vermek üzere Çankaya’ya gitti Evren kabul etmeyince de dilekçeyi kapıya bırakıp döndü.
Sonra ne mi oldu?
İstanbul Sıkıyönetim Savcılığı bütün imzacılar hakkında soruşturma açtı ve hepsini Selimiye kışlasına çağırıp ifadelerini aldı.
Peki… Bir kısım aydın (!) Kendilerini savunmak için ne dedi, biliyor musunuz?
-“ Biz dilekçeyi konut kooperatifi üyeliği sanarak imzaladık. “
- AYDINI BÖYLE OLAN ÜLKENİN, CAHİLİ CAHİLİNİ VARIN SİZ HESAPLAYIN
AMA BENİM ASIL MERAK ETTİĞİM,
- O KOOPERATİFÇİ AYDINLARIMIZ BUGÜN YAŞIYORLARSA, KENDİLERİNİ NASIL HİSSEDİYOR? YAŞAMIYORLARSA ONLARIN ÇOCUKLARI VE TORUNLARI O MİRASI NASIL TAŞIYOR?