Manşet Haber 21.10.2018 10:59:08 0

'BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR BASIN, DEMOKRASİNİN EN ÖNEMLİ ÖĞELERİNDEN BİRİDİR'

'BAĞIMSIZ VE ÖZGÜR BASIN, DEMOKRASİNİN EN ÖNEMLİ ÖĞELERİNDEN BİRİDİR'

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, son yıllarda basın emekçilerinin ekonomik ve sosyal kazanımlarının birer birer ortadan kalktığını, basın ve ifade özgürlüğünün önünde büyük baskıları görmezden gelmenin mümkün olmadığını vurguladı.
Çok sayıda medya kurumunun kapatıldığını ya da el konulduğunu hatırlatan Av. Küçük, cezaevlerindeki gazetecilerin özgürlüğe kavuşamadıklarını, sürekli yeni davalar açıldığını, mahkumiyet kararlarının birbirini izlediğini, 5 bini aşkın işsiz gazeteci ordusu olduğuna dikkat çekti.
21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü nedeniyle yazılı açıklama yapan Baro Başkanı Av. Veli Küçük, ülkemizde tutuklu gazeteci ve medya mensubu sayısının 15 Ağustos 2018 itibariyle Türkiye Gazeteciler Sendikası verilerine göre 143 olduğunu, siyasi iktidarın demokrasinin standartlarını yükseltmek, düşüncenin ifade edilmesi, örgütlenme, basın özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırması gerekirken, temel hak ve özgürlüklerin kullanımını daraltan, demokratik parlamenter rejimden totaliter rejimlere özgü, Türk usulü partili Cumhurbaşkanı sistemiyle birlikte baskıcı ve sansürcü bir anlayışın tüm uygulamalarının görüldüğüne işaret etti.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Uluslararası sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde açıklanan küresel basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke içerisinde iki basamak daha gerileyerek 157. sırada yer aldığını aktardı.
Yurttaşın haber alma hakkı, bilgilendirilme hakkı, demokrasinin işletilmesinde dördüncü kuvvet olması gereken basının (medya) görevini ne kadar yerine getirebildiğinin de ayrı bir tartışma konusu olduğunu belirten Av. Küçük, 'Bağımsız ve özgür basın demokratik bir hukuk devletinin en önemli öğelerinden birdir. Türkiye ciddi bir şekilde yeni bir sayfa açmak istiyorsa, hukuk devleti ilkesini tesis etmeli ve gazeteci, muhalif siyasetçi ve sivil toplum örgütleri temsilcilerine yönelik baskıya son vermelidir” ifadesini kullandı.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, 'Demokrasinin ve toplumun her alanda yaşadığı sorunları ve bu sorunların çözüm önerilerini, gecesini gündüzüne katarak yeri geldiğinde canı pahasına dahi kaleme alan, kamuoyuna aktaran gazetecilerimizin bu anlamlı gününü kutluyor, çalışma yaşamlarında başarılar diliyorum.' Dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°