Barış için geç değil

Barış için geç değil

Kaç günden beri düşünüyorum. Pazartesi için ne yazsam, nasıl yazsam diye... Bayramımız zehir oldu, kana bulandı. Gündüz yeni dramlar, yeni acılar nüksetmesin, gazetede çatışma ya da şehit haberlerine yer vermek nasip olmasın diye dua eder olduk. Akşamları Mehmet'imin, Seyit Ali'min yanında haber izleyeyemiyoruz artık. Geceleri uyku girmiyor gözlerimize. Gözlerim kapalı tüm bunları düşünürken Cumhuriyet Gazetesi'nden Mustafa Sönmez ağabey hislerime tercüman olmuş. Ben düşünürken O yazmış bile... İster Kürt sorunu ister Güneydoğu sorunu... Ne derseniz deyin... Ben, sonuçlara bakıyorum daha çok...

***

Üstad, Mustafa Sönmez, şöyle diyor:

“Meclis’i toplayalım” diyenlere, “Birkaç Mehmet öldü diye Meclis toplanmaz” diyenler, çok değil, birkaç gün içinde “Birkaç Mehmet”in sayısının 21 olduğunu gördüler. Yarın kaça ulaşır bilemeyiz. Bu taraftaki kaybın adı Şehit Mehmet, öte taraftakinin adı “etkisiz hale getirilen terörist”. Ceplerinden çıkan kimlikte TC vatandaşı oldukları yazıyor. Cenazeleri yine bu topraklarda defnediliyor. Bu ülkenin nüfusuna kaydedildikleri gibi bu ülkenin nüfusundan düşülüyorlar. Kimisi Şehit Mehmet’in akrabası, komşusu, hemşehrisi... Onların sayısı kaç, kimsenin derdi değil. “Etkisiz hale getirildi” demeyelim, demiş bir AKP Erzurum milletvekili, “Geberdi” diyelim, demiş. Bu tiynetteki vekillerle, bu kafayla nasıl sulh olacak bu toplum, nasıl huzur gelecek bu ülkeye?'

...

'Ülkesini sevenlerin, bu topraklarda Türk’ü Kürt’üyle birlikte yaşama tutkusu olanların, özellikle kanaat önderi bilenen kalem, ekran erbabının, bir kez daha, bu vesileyle, ezberlerini gözden geçirmelerini öneririm.'

...

'Biz onlarla konuşmayız, PKK ile kucaklaşanları muhatap almaz, hatta dokunulmazlıklarını kaldırıp hadlerini bildiririz” derseniz, bu ülkeye iyilik değil, kötülük yapmış olursunuz. Bu ülkeyi biraz daha iç savaş ateşine atar, kardeşin kardeşi boğazlaması cinnetinin müsebbibi olursunuz. 30 yıldır had bildirmek yerine yukarıda sıralananları yapsaydınız, bu ülkede hâlâ birçok genç insan hayatının baharını yaşardı, daha az düşmanlık, daha çok kardeşlik olurdu. Kanı durdurmak için, barış için hâlâ geç değil. Seçim elimizde...'

***

Yukarıdaki cümleler Sayın Sönmez'in 25 Ağustos'taki yazısından kısa alıntılar. Yazının tamamının (http://cumhuriyet.com.tr/?hn=361380) okunmasında yarar var.

Aklıma bir de bir türlü aynı masa etrafında buluşmayı beceremeyen TBMM üyelerinin tavırları takılıyor.

Diyorum ki; 'TBMM üyelerinin oğlu, kardeşi, yeğeni ya da birinci dereceden akrabaları vatani görevlerini Doğu ya da Güneydoğu'da yapmak zorundadır' gibi bir yasa ya da yönetmelik çıkarılsa... Onlarınki de can, kimsenin kılına zarar gelmesin ama ateş düştüğü yeri yakıyor ya...

Emin olun bu sorun bir, bilemediniz iki ay sonra çözülür.

Denemesi bedava...

 

SATIR ARASI
M.ÖMER ÜNEY
o.uney@yeniadana.net

adanaulus

25.08.2012 15:39:15

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI