Barış Parkına dönüştürülmeli
Manşet Haber 15.08.2015 20:05:34 0

Barış Parkına dönüştürülmeli

Barış Parkına dönüştürülmeli

Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, “ Türkiye, ABD'nin Akdeniz ve Ortadoğu'daki çıkarlarının bekçiliğini yapan, bir karakol olmamalıdır. İncirlik Üssü kapatılarak, Barış Parkına dönüştürülmelidir.''dedi.

Sınırlarımızda yaşanan hareketlilik, IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinin saldırıları ile yeniden gündeme gelen İncirlik Üssüyle ilgili Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık açıklamalarda bulundu.Çıtık yazılı açıklamasında şöyle dedi:

“ 2.Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Soğuk Savaş Döneminde, Türkiye'nin NATO ittifakına katılımından sonra ülkemizde kurulan üs ve tesisler, zaman zaman Türkiye-ABD ilişkilerinde de belirleyici rol oynamıştır. Ülkemiz de bu üs ve tesislerin varlığını, stratejik önemiyle değerlendirmeye çalışmış, NATO ve ABD'nin askeri yardım ve kredilerinde bir pazarlık aracı olarak kullanmaya çalışmıştır.

1951 yılında Türkiye'nin NATO'ya üyeliğinin kabulü sürecinde Adana Üssü olarak yapımına başlanan, 1952'de ülkemizin NATO'ya üyeliğinin kabulüyle hızlanan ve 1954'de TBMM'nin antlaşmaları onaylaması sonucunda Adana Üssü hizmete girmiştir. NATO Antlaşmasının 3.maddesinde antlaşmanın amaçlarına daha etkin biçimde ulaşabilmek için tarafların, tek tek ve ortaklaşa olarak, sürekli ve etkin öz yardım ve karşılıklı yardımlarla silahlı bir saldırıya karşı bireysel ve toplu direnme kapasitelerini korumalarını ve geliştirmelerini düzenlemektedir.

NATO'nun hukuki statüsüne bakıldığında; BM Antlaşmasının ortaklaşa meşru müdafaa doğal hakkını düzenleyen 51.maddesine uygun olarak, üye ülkelerin topraklarının savunulması amacıyla kurulmuş bir ittifaktır.

1969'da Türkiye ve ABD arasında akdedilen Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması ; 1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra ABD 'nin askeri yardım ve kredilerde ülkemize ambargo uygulaması sonrasında, 1975'de dönemin merhum Demirel Hükümeti tarafından feshedilmiştir. 1980'de yeniden imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması ,ülkemizdeki Nato üs ve tesislerinin statüsünü belirlemektedir. Ana sözleşmeye bağlı olarak imzalanan ,tamamlayıcı antlaşma ve ek protokollere göre İncirlik Üssü ,hava harekat ve destek üssü olarak tanımlanmakta ,ayrıca Nato Planları çerçevesinde ABD askerlerinin ve uçaklarının destek ve eğitim faaliyetleri için konuşlandırılması da öngörülmüştür.Yine ana antlaşmaya göre ,savunma işbirliğinin kapsamı Nato Antlaşmasından doğan yükümlülüklerle sınırlı olacaktır.

Gerek ana antlaşma olan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşmasını gerekse tamamlayıcı antlaşmalardan birini fesh hakkı taraflara tanınmıştır.

Fesh sonucunda ,hukuken sona ermeyi takip eden bir yıl içerisinde ABD Hükümeti, geri çekme ve tasfiye işlemlerini tamamlayacaktır.

Gelinen noktada ABD'nin , Ortadoğu'daki ve Akdeniz'deki enerji,petrol çıkarları ,ayrıca yaptığı silah satışları düşünüldüğünde bu bölgelerdeki etnik köken ve mezhepsel ayrılıkları ön plana çıkartan,bunları kaşıyan,bölgenin huzurunu bozan bizzat ABD'dir. Ülkemiz, ABD'nin Ortadoğu ve Akdeniz'deki çıkarlarının bekçiliğini yapan bir karakol olmamalıdır. ABD'nin Ortadoğu'daki hiçbir ülkeyle sınırı yoktur ama dünya döndükçe ülkemizin Suriye,Irak ve İran ile sınırı ve komşuluğu devam edecektir.

Kuruluş amacının ve kullanım şeklinin dışına çıkılan İncirlik Üssünü düzenleyen Tesislere Dair 3 Numaralı Tamamlayıcı Antlaşma feshedilerek ,üs kapatılmalı ve Barış Parkına dönüştürülmelidir.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°