Başbakan’ın Kız Görme Açıklamasına Tepkiler
Manşet Haber 13.07.2016 14:08:46 0

Başbakan’ın Kız Görme Açıklamasına Tepkiler

Başbakan’ın Kız Görme Açıklamasına Tepkiler

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Başbakan’ı acil servislerde görevli sağlık çalışanlarından özür dilemeye ve ciddiyete davet etti.

“Soruyoruz: Başbakan’ın Ülkesinin 'Acil' Sağlık Ortamından Haberi Var Mı?” diye soran Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

“ Başbakan Binali Yıldırım’ın AKP Grup Toplantısında 'Dün bir arkadaşımız söyledi, çok ilgimi çekti. Acil servislere bayramda vatandaşlar gidiyorlarmış. Ne için gidiyorlarmış biliyor musunuz? Kız bakmaya gidiyorlarmış. Artık hastaneler o kadar şirin hale geldi ki, vatandaşlar oğullarını, kızlarını evlendirmek için acil servislere gidiyorlar, oralara yuvalar kurmak için ziyaretler yapıyorlar. Acil servisler artık sadece sağlık hizmeti vermiyor, yuva kurmak için de hizmet veriyor. İşte geldiğimiz nokta bu' şeklindeki sözlerini hayretler içinde izledik. Başbakan’a soruyoruz; Acil servislere acil olmayan nedenlerle yığılmaların AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tavan yaptığını, Türkiye’de yıllık acil servis vaka sayısının 115 milyonu, yani mevcut nüfusumuzu geçtiğini, bu haliyle Türkiye’nin dünyadaki “nadir” ülkelerden biri olduğunu, Cepten ödemelerin her geçen gün arttırıldığı sağlık sisteminde, başta Genel Sağlık Sigortası prim borçluları olmak üzere, sağlık güvencesi olmayan pek çok yurttaşımızın sıklıkla acil olmayan sebeplerle soluğu acil servislerde almak zorunda kaldığını, Sağlıkta akıl almaz boyutlara ulaşan şiddet olaylarının en çok 112 ve acil servislerde yaşandığını, Fiziksel ve ruhsal yıpranma oranlarının en çok acil servislerde görevli sağlık çalışanlarında görüldüğünü, Acil Tıp Anabilim Dalında görevli Asistan Dr.Melike Erdem’in yaşadığı tükenmişlik nedeniyle hayatına son verdiğini, Sağlık iş kolundaki iş kazalarının en yoğun yaşandığı yerlerin acil servisler olduğunu, Dr.Mustafa Bilgiç’in acil servis görevinde iken geçirdiği iş kazası nedeniyle 28 yaşında hayatını kaybettiğini, Ağır iş yükü, ardı sıra nöbetler, yanlış kadro politikaları, döner sermaye ve performans kaygıları nedeniyle Acil Tıp Anabilim Dallarında asistan eğitiminde kabul edilemez eksiklikler olduğunu, Güneydoğu Bölgesindeki çatışma ortamı ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle on binlerce yurttaşımızın acil sağlık hizmetlerine dahi erişiminin olmadığını, bu bölgede acil servislerde görevli meslektaşlarımızın yoğun baskı ve tehdit altında çalışmak zorunda kaldığını, Ve hepsinin ötesinde, sarf ettiği bu sözlerin kadın emek gücünün en yoğun olduğu iş kollarından biri olan sağlık iş kolunda, başta kadın sağlık çalışanlarını olmak üzere, acil servislerde görevli sağlık çalışanlarını cinsel nesne haline getirdiğini biliyor mu? Acil servislerdeki sorunları, şiddet olaylarını, hak kayıplarını defalarca dile getirdik, haykırdık, belgeledik, iş bıraktık, hukuki yollarla mücadele verdik. Bugün ne yazık ki Başbakan tarafından sarf edilen bu talihsiz sözler sözün bittiğini ortaya koyar niteliktedir. Artık yeter, ülkemizin sağlık ortamı ile ilgili gayrı ciddi hiçbir yorum ve uygulamaya sessiz kalmayacağımızı tekrar hatırlatıyor, Başbakan’ı acil servislerde görevli sağlık çalışanlarından özür dilemeye ve hepsinden ötesi ciddiyete davet ediyoruz. Dileriz ki, Başbakan Binali Yıldırım’ın sözlerini yerinde dinleyen Sağlık Bakanı da çalışma ortamımıza yönelik çalışma ahlakı dışı bu yorumlara karşı tavrını koymaktan geri durmaz. “

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°