Başkan’ın “Ruhsat” Mutluluğu
Manşet Haber 12.06.2016 23:37:59 0

Başkan’ın “Ruhsat” Mutluluğu

Başkan’ın “Ruhsat” Mutluluğu

Adana(Ulus)--ezgi_baskan_avukat (2)Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olup Adana Barosu’nda stajını tamamlayan Avukat Ezgi Başkan, cübbesini giydi, ‘Avukatlık Ruhsatı’nı aldı.

Adana Barosu’nda düzenlenen törende, “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine and içerim” diyerek yemin eden Avukat Ezgi Başkan'a Avukatlık Ruhsatı’nı Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık verdi, cübbesini ise stajını yanında tamamladığı Av. Mustafa Hakan Önenli giydirdi. Avukat Başkan’a rozeti ise Baro Yönetim Kurulu Üyesi  Av. Veli Küçük tarafından takıldı.ezgi_baskan_avukat (1)

Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, ruhsatların gerçek sahibinin anne ve babalar olduğunu, bu nedenle önce onları kutladığını belirterek, “Gençlerden aldığımız enerji ve dinamizmi mesleğimize yansıtıyoruz. Dileğimiz, hep böyle mutlu günlerde biraraya gelmektir. Baromuz genç arkadaşlarımızla daha da yükselecektir. Kutluyor, başarılar diliyorum. Yolu da, bahtı da açık olsun” dedi.ezgi_baskan_avukat

Baro Yönetim Kurulu üyesi Av.Gamze Vardar ve Av. Miyesser Önenli, annesi Rahime  ve babası Mustafa Başkan ile ruhsat sevincini paylaşan Avukat Ezgi Başkan, kendisinin yetişmesinde emeği geçen öncelikle ailesi olmak üzere öğretmenlerine, üniversitedeki hocalarına, Avukat M.Hakan Önenli Hukuk Bürosu ve Adana Barosu yöneticilerine teşekkür etti.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°