Batı Bizi Kıskanıyor…

Batı Bizi Kıskanıyor…

Son günler de şaka mı, ciddi mi olduğunu pek anlayamadığım “batı bizi kıskanıyor” sözü, beni bir an düşündürttü, acaba dedim ?

Ülkem kalkınmış da ben mi fark edemedim acaba ? Milli gelir 40bin$ olmuş, uzay teknolojisin de dünya ya fark atmışız, bilimde keşfettiğimiz formüller den geçilmez mi olmuş du diye afalladım hani.

Yok, biz hala geri kalmış bir ülkeyiz, değişen bir şey yok da ama bu laf neyin nesi? Kime nispet edilmiş di acaba veya kimlerin gönül teli okşanmak istenmişti?

Kıskanmak ile imrenmek sözü birbirine çok benzer anlam taşısa da, imrenmek çok naif bir duygudur, ve için de yüceltme, değer verme anlamı da taşır, kıskanmak ise bir o kadar kaba ve küçültücü duygular barındırır karşısındakine.

Soru şu, batı bizi neden kıskansın?

Araba üreten onlar, cep telefonu üreten onlar, teknolojiyi üreten onlar, bilim yapan onlar, toplumsal huzuru içlerin de barındıran onlar, kardeşliği sevgiyi değer olarak var eden yücelten onlar.

İnsan hakları, hayvan hakları gibi birçok toplumsal değeri manifesto haline getiren onlar.

Bakalım peki kendimize, batı da olmayan bizde olan ne var diye “……………..” hiç . Batıdan daha iyi olduğumuz ne var ?

Aklıma gelen bir şey olmadı bilen varsa bana da söylesin.

Biz de ne var diye zorlayalım bakalım beynimizi?

Ihhh yok bir şey.

Köprü havalaanı derseniz, ben gülerim size. Google amcaya sorun bakalım dünyanın en uzun köprüleri nerede diye.

Ben yardımcı olayım size, ABD, Rusya,Çin, Kanada …

Türkiye diye bir ülkenin ne adı geçiyor, ne koprülerinden bahsediliyor.

Batı bizi kıskanıyor değil de batı bizimle dalga geçiyor desek daha doğru.

Diktiğin 2 ayak üzerine çelik halat gererek yatığın köprünün teknolojisini de batıdan almışsın üstelik. Kim neyini kıskanacak?

Batı köprü yapımını da teknolojik bir başarı olarak görmüyor artık. Şu an da ki gündemleri, insansız otomobiller, yapay organlar, bionik yarı teknolojik insan bedenleri, uzayda yaşam, ölümsüzlük !

Anladıysanız, batının bizi kıskanmasına ne gerek var ne de böyle bir durum var. Ortadoğu ve Müslüman coğrafyası, batının dünyadaki stresi boşalttığı, iktidar oyunlarının, çekişmelerinin platosu, hepsi bu.

adanaulus

17.06.2016 23:37:30

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI