BENİ BİR GÜLME TUTTU

BENİ BİR GÜLME TUTTU






Politikayı bilmem. Hele içinde ayak oyunları varsa, nefret ederim. Ama bu ülkenin insanıyım; istesem de, olan bitenden uzak kalamıyorum. Kalmamam lazım; kalmamamız lazım.





Sabah facebook’a girdim, bir paylaşım. “İLK SEÇİMDE İKTİDAR OLACAĞIZ DEDİ, BENİ BİR GÜLME TUTTU.”





Bir grup insan var bu ortamda. Hiçbir yaratma kaygısı olmadan, başkasından aldığını aynen satmaya çalışan ve bir şey gördüğü zaman ya KENDİNİ BİR GÜLME TUTAN, ya da GÜLMEKTEN ÇAYI ÜSTÜNE DÖKEN.





Girdim arkadaşın sayfasına muhalif de değil. Olsa ,”Hadi,dalga geçiyor,” diyeceğim. Duyarlı ve sorumlu bir vatandaşsan, gülesin değil ağlayasın gelmeli.Öyleyse, gel konuşalım, kardeşim.





  • Neden güldün arkadaş, gülecek ne buldun?Kılçdaroğlu beş önemli problemi, bunların neden problem olduğunu ve çözüm önerilerini açıkladı. Bunları gerçekten anlayarak dinledin mi, eksik mi buldun, eleştirilerin, söyleyecek sözün mü var? Sonuna kadar eleştir, yaz, ilgili yerlere ulaştır. Gülmek neden?




  • Bu sayfada tanımaktan mutlu olduğum, çok değerli dostlar var. Ülke sorunlarıyla ilgili kaygılarını bildiriyor, eleştirilerini de yapıyorlar. Hem de kıyasıya. Ama eleştiri kurallarını ve nezaket sınırlarını aşmadan, sözlerinin nereye varacağını bilerek, eylem ve söylemlerinin sorumluluğunu taşıyarak. Hiç birinin gülesi gelmiyor, hepsi ciddi. Üzülüyorlar.




  • Kılıçdaroğlu yerel seçimlerden önce, “İstanbul’u da, Ankara’yı da, İzmir’i de, Adana’yı da, Mersin’i de vs. alacağız,” dediği zaman keyifle, dalga geçer gibi gülen ve sonra madara olan Buket Aydın’dan kaç kalibre farkın kalıyor, senin?




  • Sen, kendi partinle böyle dalga geçerken, kararsız seçmene nasıl bir mesaj gönderdiğinin farkında mısın? Karanlıktan şikayet edeceğine, bir mum da sen yaksan daha basiretli davranmış olmaz mısın?




  • Birileri yanlışı savunarak iktidar oldu, yalanı savunarak iktidarda kalmaya çalışıyor. Her gün yüzlerce gülünç demeçleri var. Ama partisine hiç gülen yok. Sen de bu espri gücünü bu yönde kullansana. Ülke yanıyor, sen hala ateşle itfaiye arasında yerini belirleyememişsin ve yangına gülüyorsun.




  • Bana sorarsan, ben de yapılan muhalefeti yetersiz buluyorum. Ama sadece bilebildiğim, görebildiğim kadarıyla. Ya bilemediklerim ve göremediklerim? Kim bilir bize hiç intikal etmemiş neler yaşanıyor oralarda. Ne olur ve lütfen,her şeyi bilmeyelim. Hele bilmeden, sormadan, araştırmadan, teyit ettirmeden, her şeyi biliyormuş gibi davranarak yaraya bir de biz tuz basmayalım.




  • Kılıçdaroğlu’na, “Dokuz seçim kaybettin, git artık,” diyenlere, “Ama yerel seçimlerde çok önemli on birbüyük şehri aldı,” deyince, “Aldı da ne oldu,” diyorlar. Pes. Ne olsun istiyordun? Ne olmalıydı? Sen olsan ne yapardın? Önerin ne? Cevap, “Onu ben bilemem,” sence bu sağlıklı ve akılcı bir davranış mı?




  • Var, ya da yok olma savaşı verdiğimiz günleri yaşıyoruz. Hala bunun farkında değil miyiz? Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış insanların yapamayacağı hiçbir hainlik, hiçbir kötülük yoktur. Kan dökmek dahil. Zaman birlik olma zamanı. Hoşlanmadığımız bir şeyi cımbızla




seçerek, şirin görünmek uğruna ortalığa yaymak yerine, yapıcı eleştirilerimizi gerçek muhataplarına ulaştırma sorumluluğunu taşısak, daha gerçekçi bir vatandaş olmaz mıyız?





Merak etmeyin: Önce vatan kurtulsun, nasıl olsa birbirimizi yiyecek çok zamanımız olacak.





AMA LÜTFEN, NE OLUR…





  • HİÇ OLMAZSA BUGÜN, KUSURLARIMIZI GÖRMEDEN EL ELE TUTUŞALIM DA;




  • BİZİ BİR GÜLME TUTMASIN VE GÜLMEKTEN ÇAYI ÜSTÜMÜZE DÖKMEYELİM.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

28.07.2020 02:07:31

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI