BİR BAŞKA KADIN

BİR BAŞKA KADIN






Dona Manuela Saenz, Simon Bolivar’la birlikte melez kıtanın bağımsızlık savaşını veren ve aynı zamanda kadınların eşitlik mücadelesini hem sömürgeciliğe, hem de yanı başında birlikte savaştığı erkeklere karşı veren bir kadındı.





1797’de soylu bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ülkesi, İspanya’nın sömürgesiydi. 17 yaşında bir rahibe okuluna gönderildi. İlk isyanı dine karşı oldu. Erkeklerle arkadaşlık ettiği için okuldan atıldı. Soylu ailelerden gelen kadınlar için fazla seçenek olmadığından ailesinin yanına dönen Manuela, zengin bir İngiliz tüccarla evlendirildi ve Peru’ya taşındı.





“Dünya görünenden daha fazlası ve ben bunu anlamak görmek istiyorum,” diyor, “Latin Amerika bağımsız ve birleşik olmalı,” fikrini savunuyordu. Çevresindeki politikacı ve askerlerden bilgi almak ve bağımsızlık savaşına destek olmak için bir süre soylu krallık yanlısı hanım hanımcık bir kadın rolünü oynadı. Aslında ruhunda özgürlük tutkusu gittikçe derinleşen bir kadın vardı.





Katıldığı bir davette, İspanya Krallığı’nın Simon Bolivar’a suikast planladığını öğrendi ve Bolivar’a haber ulaştırarak, suikastı önledi. Aynı yıllarda eşini terk etti ve bağımsızlıkçıların yanında yer aldı. Bu arada Simon Bolivar’la tanıştı.





Kısa sürede, Latin Amerika özgürlük savaşının sadece destekçisi değil, aktif liderlerinden biri oldu. Kadınların özgürlük savaşını örgütledi. Bağımsızlık Anayasasının broşürlerini sokaklarda dağıttı. Kadınlar için eşitlik ve miras hakları hakkında yazılar yazdı





Bir yandan sömürgeciliğe karşı, diğer yandan ise erkeklerin sömürgesi kadınların hakları için savaşıyordu. Bu yüzden ona Latin Amerika’nın İlk Feministi dendi. Bağımsızlık savaşının simgesi Bolivar’dı. O’na yapılacak suikastı önleyince “Kurtarıcının Kurtarıcısı” unvanını aldı. İkilinin ortak mücadelesi sonunda, kıtanın üçte biri sömürgecilerden kurtulmuş ve bağımsızlığını ilan etmişti.





Bolivar’ın ölümünden sonra, bağımsızlığını ilan eden ülkelerdeki devlet başkanları için “Fazla tehlikeli fikirleri var,” denilerek sürgün edildi. Jamaika’ya gitti ve anavatanı Ekvador’a geçmek istese de bu isteği reddedilerek, pasaportu iptal edildi.





Sığınma talebi Peru tarafından kabul edilince, küçük bir balıkçı kasabasına yerleşti. Hayatının son 25 yılında bu kasabada çocuklara okuma yazma öğretti. Yakınları uzakta olan balıkçıların mektuplarını yazıp postaladı, bağımsızlık savaşı yıllarını yazdı, dostları ile politik sohbetler yaptı. Kasabada çıkan difteri salgını sonucu hayatını kaybetti.





Egemenler, tarihten adını silmek istiyorlardı. Cesediyle birlikte mektuplarını ve el yazmalarını da yaktılar. Mezarı yoktu.





Unutuldu mu? Bir süre için, evet. Sonra ne mi oldu?





• 20’inci yüzyılda devrim mücadeleleri ile adı yeniden hatırlandı.





• Şilili Şair Pablo Neruda onun için “Gömülmemiş Paita” diye bir şiir yazdı.





• Birçok ülkede adına müzeler kuruldu, seminerler düzenlendi, ismi meydanlara verildi, biyografiler yazıldı.





• Venuzella dahil bir çok ülkede üniversitelerde adına kadın çalışma birimleri oluşturuldu.





İŞTE BENİM ANLATMAK İSTEDİĞİM KADIN.





• MÜCADELE İÇİN DOĞMUŞ. HEM DE ÖMÜR BOYU.





• KONUSU YOK. GÖREVİN KÜÇÜĞÜ BÜYÜĞÜ YOK. KENDİSİNE NEREDE İHTİYAÇ VARSA, O ORADA.





MEYMİŞ; MEZARI YOKMUŞ.





• MEZAR DEDİĞİNİZ NEDİR Kİ? (Bana Göre.)



İfral TURGUT

7.06.2023 17:44:55

YAZARLAR


ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...

TARKAN, YARININ KÖYLERİ İÇİN ADANA’DA

“ŞİDDET EN YAKICI SORUN HALİNE GELDİ”

“SEYHANLILARA VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTACAĞIZ”

SEYHAN’DA AK PARTİ’DEN 3 İSİM MHP'DE

“TEBRİK ÇİÇEKLERİNİZ BURS OLSUN”

Ç.Ü’DE “REKTÖR-ÖĞRENCİ BULUŞMASI”

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA  HALUK LEVENT KONSERİ

HÜSEYİN SUNGUR YAZDI/ NİSAN’DA ADANA BİR BAŞKA GÜZELDİR!

İFRAL TURGUT YAZDI/HİÇ BİR DİKTATÖRLÜK HİKÂYESİ MUTLU SONLA BİTMEZ