<strong>BİR “EVİM” OLSUN DA/4</strong>

<strong>BİR “EVİM” OLSUN DA/4</strong>






 “Yeni evim” kampanyasının başlamasıyla birlikte, “bir evim olsun” diyerek araştıranlar, inşaat yüklenicilerinin kapısını çalmak için piyasada yeni bitmiş ya da bitmek için gün sayan yapıların peşine düştüler!





“Herkesin evi olsun” deniyordu ya; üstelik yüzde onu peşin verilecekti, kalan onbeş yılda ödenecekti!





Duyurulduğu günden bu yana ne güzel “hayaller” kurdu orta gelirliler öyle; artık evsizliğe son verecekler, artık her anlaşamadıklarında ev sahibiyle tartışmayacaklar, balkonlarını süsleyecekler; güzel şeyler bunlar, insana yaşadığını anımsatır!





***





Şu bilgiyi aktarayım önce:





Geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde konut ederleri yüzde 189 artmış ülkemizde. Ellialtı ülke arasında ülkemiz ilk sıraya yerleşirken, ikinci sıraya yerleşen İsrail’de artış yüzde onüç olmuş!





Şunu söylemek istiyorum; ülkemizde dar gelirli konut edinmeyi isteyemeyeceği gibi hayal de edemeyecekte, orta gelirli de dar gelirliden rahat olmayacak!





Politikacılar, özellikle de “iktidar” yanlısı olanlar hep “algı” peşinde olur; ortaya koydukları sistemin bulunamayacak bir ergi olduğunu anlatır, benzerinin görülmediğini dile getirir dururlarsa da, aslında düşündükleri “sözünü ettikleri” değildir hiçbir zaman!





Sistemin “ana direklerini” sağlamlaştırmak pahasına “boş umutlar” verirler, daha çokta yurttaşın “sesini kısmaya” yönelik ataklardan biri olarak düşünürler!





Dünyada eşi/ benzeri olmayan, bir alttakinin onbeş katı olan yüzde 189 artış neden oluştu soran oldu mu hiç?





***





Sorulmuyor! Ne temel gereksinmelerdeki aklı donduran “fahiş ederler” soruluyor, ne kasaplardaki etin/ sütün/ peynirin ederi soruluyor, ne de üçe katlayan konut ederleri…





Daha iki gün önce, ilgili bakan “fırsat vermeyeceğiz, hesap soracağız” demişti; o günden sonra, daha “yeni evim” kampanyası açıklanır/ açıklanmaz konut ederlerinde yükselmeler yaşandı!





Bunu yalnız biz Adana’da yaşamadık, diğer kentlerde de eder yüzde otuz/ kırk kabartıldı; ne yapıyorsunuz bu fırsatçılık, bu ahlaksızlık, bu tuzak, bu dolandırıcılık diyen bir “yaptırımlı” çıktı mı?





Biz, bizi sevmeyecek denli yabancılaşmışız birbirimize demek ki!





***





“İktidar” bir yandan, daha çok kazanacaklarının sinyalini alan inşaat yüklenicileri bu gelişmelerden oldukça hoşnut ki; bir yandan ederler katlandı, bir yandan artışa dur diyecek biri yok, bir yandan da peşin ödeme konutun yarısına çıkarıldı!





Orta gelirlinin de “benim evim olsun” düşüncesi hayal olacak biliyor musunuz? Bu ederler böylesine artarsa “iyi” yaşamayacak, mutlu olmayacak, kalan yaşamında karabasan yaşayacak!





Doymadan yaşamın sürdürülemeyeceğini öğrenemediniz mi?



Oktay EROL

19.01.2023 14:35:59

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI