BİR GİDEN YIL YAZISI…
Manşet Haber 31.12.2021 13:16:55 0

BİR GİDEN YIL YAZISI…

BİR GİDEN YIL YAZISI…






Sobasız, kapısız, penceresiz, camsız evde “üşüyerek” yaşamını sürdürenlerin “acısının” bedelini kim ödeyecek peki, sorusunun yanıtı 2021 yılının içinde bolca yer aldı!





Medyanın corona virüs konusunda “baskın/ korku yayıcı” yayınlar bile, evin camı/ kapısı/ penceresi olamadı!





Sağlıklı olmak önemliydi, ancak ondan önce doymak/ temel-ev içi gereksinmeleri karşılamak daha önemliydi!





Kim bunu değerlendirme gereği duydu, kim bunu sağlamak için savaştı, kim insanların açlıkla sınanmasının “hayınlıkla” benzer olduğunu orta koydu?





Bir tencere içerisine, evde bulunan ne varsa doldurularak, adı ne denli düşünülmüşse “türlü” denerek masaya gelen yemek benzeri; her ağızdan çıkan onlarca/ yüzlerce uyutan sözler duyduk! 





Peki, ne oldu 2021’de, ya da öncesinde; ekmeğin küçülmesinden, çatının akmasından başka?





***





Yeni yılın şubat ayında ödenecek “asgari ücret” geçtiğimiz hafta açıklandığında, kafalar neden karıştı/ sevindirik delisi olundu anlamayanlardanım!





En çok da “yeni yılın ilk armağanı” niteliğinde “tarihsel zam” açıklamasını dinlerken…





Bir buçuk ay sonra çalışanlara ödenecek, sözde geçen yıla göre yüzde elli artırılan “zam”, araştırmalara göre, daha bugünden “açlık sınırının altında” kaldı!





Tanımı şu: yeni yıl armağanı denilen “zam”, açlık demek!





Her akşam corona virüs haberi verenler, insanları aşılanmaya zorlayanlar, sağlıklı olmak için aşının en iyi yöntem olduğunu ileri sürenler balkona çıkıp yaşadıkları kente bakıyorlar mı hiç acaba? Baktıklarında ne görüyorlar, penceresi camsız evlerde yakılan kömürün sası kokusunu alıyorlar mı?





***





2021 yılının son günü, soğuk Adana’da akşam sonrası, balkondan baktığınızda elli metre ilerinizi göremiyorsunuz!





Doğal sis ya da pustan söz etmiyorum; apartmana dönüşmemiş evlerin sobalarında yakılan kömürden yükselen gri dumandan…





Adana’nın merkez ilçelerinde, kentin göbeğindeki evlerde yakılan bu kömürler “sağlıksız” bir ortam oluşturmuyor mu,  denetlenmesi gerekmiyor mu?





“Kömürün yanmasından kaynaklanan kirleticilerin havanınniteliğini, çevreyi,  insan sağlığını kötü yönde etkilediğini, azot dioksitin yüksek yoğunlaşmalarda insan sağlığında akciğer ile solunum yoluna zarar verdiğini”biliyoruz!





İnsan sağlığını, bağışıklığını bu denli zorlaştıran “kömür kullanımı” neden uygulayıcıların aklını kurcalamaz, corona virüs için aşı denildiğince peki; anlayan var mı?





***





Öyle bir 2021 yılı yaşadık ki, daha yılın ilk ayında gerçekleştirilen uygulamalar, yurttaşın “alım gücüne” getirilen zorluklar yaşamı zehirlemek için yetti!





Yılın son ayına gelindiğinde, çevreyi koruyucu etmenlere ulaşmanın zorluğu/ulaşılmazlığı kentin üzerine kömür dumanı abanmasında en geçerli etmen oldu!





Hangi “sağlıktan” söz ediliyor? Vitrinlerin içerisinde var ama kullanılamayan, raflarda olmasına karşın ulaşılamayan, var ancak elde edilemeyen temel gereksinmeler “sağlıkta” ne denli etmen ödevi görecekse…





Kömür kokusunun bastırdığı sokaklarda, solunum yolları zarar görecek denli kirliliğin egemen olduğu koşullarda hangi “sağlıktan” söz edeceğiz?





“Sağlığınız için aşı olun, corona virüse karşı korunacaksınız” sözünü, kömürün “katran kokusu” yanına nasıl koyacağız?





***





Yirmi yıllık “iktidarın”, emekçilerini “açlıkla” bir başına bıraktığını, bunu da “tarihsel utku” gibi benimsetmeye çalıştığını 2021 yılı içerisinde öyle çok duyduk ki…





“İşsizim, açım, ekmek alamıyorum, emeğimle çalışıp ayakta durmak istiyorum” diyenleri duymak istemeyen, duysa da alay eden/ yalanlayan bir “iktidar” gördük 2021 yılında…





Gelecek beklentileri kırpılmış, umutları yolunmuş gençliğin yaşadıklarına sırt dönmüş, aldıkları eğitimleri boş görülmüş, bu ülkede kalmamaları/ terk etmeleri içinne gerekiyorsa “onu” yaşama geçiren bir “iktidar” gördük 2021 yılında…





Corona virüse tutu verilmiş bir kuşak…





***





Evlerin direkleri vardır… Direkler çatıyla buluşur, duvarları örülür, üzeri kapatılır; kapıları, pencereleri, sobaları, pencere camları vardır…





Direklerin tutunduğu çatılar yok edildiğinde, üzerine kapatan örtüyü yerinde durduramazsınız!





Ne kapı, ne pencere, ne pencere camı işlevini yerine getirmez!





İnsanın yaşamını sürdürmesinde “en zorunlu” etmen olan “çatı” yerinde değil şimdi!





“Çatıları” yok edip, “çatısız evlerde” kalmaya zorlayan koşulların başında “doyumsuzluk” vardır; açlık değil!





2021 yılının son günlerinde “tarihsel zam” diye açıklanan “asgari ücretin” evin çatısını örtmeye yetmeyeceği “bal gibi” bilinmesine karşın, corona virüs aşısıyla “sağlıklı bir yaşam” oluşturmanın olanaksızlığı verilerle anlaşılmasına karşın, en önemlisi bu yurdun varsıllığının/ bu yurdun doymasına yeteceği göz önünde olmasına karşın…





Sobasız, kapısız, penceresiz, camsız evde “üşüyerek” yaşamını sürdürenlerin “acısının” bedelini kim ödeyecek, sorusu anlaşılmayacak denli karışık mı?





2022 yılı, 2021 gibi olmasın…



YAZARLAR

30.5° / 16.6°