BİR ŞEYLER YAPMALI/ UMURSAMAZLIK

BİR ŞEYLER YAPMALI/ UMURSAMAZLIK






İnsanlar bir yandan belirsizliğe sürüklenir, bir yandan doymaları istenir, bir yandan gözlerine katran karası bağlanır, bir yandan yaşadıklarıyla alaylar edilir, bir yandan sorunlarını anlatacak kolları budanır, bir yandan…





Bir yandan da “hepimiz aynı gemideyiz” algısı yaşam alanlarına yayılmaya başlanır!





Ne umursamazlık, ne bilmezlik, ne pişkinliktir böyle? Sokaklar, caddeler, tüm yaşam alanları solunacak hava darlığından kıvranırken bir de…





Siz kulakları duymaz/ gözleri görmez/ kolları kullanılmaz olmuş birinin “yaşamda” var olma uğraşı verebileceğine inanıyor musunuz?





Gören/ duyan/ dokunan organları başka “akıllara” tutu verilmiş, susturulmuş olanların “yaşadığına” inanıyor musunuz?





Düşünürken bile her yanımı “ağrı” kaplıyor! Acılanıyorum, uyuşuyorum…





Corona virüse karşı “savunmada” olması beklenen gençlerin, eğitimleri/ emekleri üretime katılmadıkça nasıl inandırıcı olacaksınız?  





Olamazsınız ki; gençliğin önündeki en büyük sorun “işsizlik”, bunun da nedeni tüm gereksinmelerine ulaşmalarının yolu buradan geçiyor!





Gereksinme, derken öyle “akılları” zorlayacak şeyler de değil üstelik…





İki ekmek, arasına bir tutam katık, bir de umut; hepsi bu!





***





Gereksinmelerini karşılayamayan canlı/ mutlu olamaz!





Bunun içine bitkileri de ekleyin, ağaçları da ekleyin, çiçekleri de…





Peki, mutlu olmayandan “verim” alabilir misiniz; asla!





Kırbaç zoruyla, işten çıkarma korkusuyla, başucunda bekleyerek yaptırılanı “başarı” olarak göstermezseniz…





Bunun adı iş/ güç değil, “işkence”!





O zorbalığı, o korkuyu verdikçe, “açlıkla” da sınatırsınız yaşamı!





Ne olur sonra biliyor musunuz?





Geleceğe, yarına “küs” bir toplum oluşturursunuz! Kimse gündemi izlemeyi istemez! Kimse çağrılan yere horon tutar gibi gitmez! Kimse yarının peşine düşmez! Kimse denileni gönülden isteyerek yapmaz! Kimse ne uykudan uyanmak, ne de sabahın ışıkları güne vursun istemez!





İyi mi olur o zaman?





***





Bir ulu çınarın, yayılmış canlı dallarını baltalarsanız ne olur?





Can evinden vurmuş olursunuz!





Ulu çınarın gelişebilme “nedenini” ortadan kaldırmış olursunuz, dışarıdan gelebilecek “etmenlere” kaşı savunmasız bırakmış/ geleceğini göreltmiş olursunuz!





İnsan da öyle değil mi?





Corona virüsün “ölümcül” etkilerine karşı “aşının” istediğinizce yararını anlatın, istediğinizce korkusunu yayın, istediğinizce zorunluluk sayın; yaşam dallarına balta vurduğunuzda küsmesinin önüne geçemezsiniz!





Önümüzdeki günlerde, yeni yıl için asgari ücret belirleme görüşmeleri başlayacak! Şimdiden patronun nasıl “kazanç” sağlayabileceği konuşuluyor!





Bu ülkede “kaç” patron var?





Ülkenin nüfusuna orantılandığınızda “hepsi” bir avuç!





Patronun “üretim araçlarını” kullanan, üreten kaç kişi peki?





Hepsi doymaya/ beslenmeye hasret!





Sabah, belediye ekmek büfeleri önünde, erken saatlerde oluşan kalabalık kuyruk neyi anlatıyordu biliyor musunuz?





Beslenmeyi bir yana bırakmış, ekmekle doymanın uğraşını!





Bir şeyler anlatıyor olmalı…





***





Üniversiteler yapıyorsunuz eğitim göremiyor, hastane yapıyorsunuz rahatsızlığına çözüm üretilemiyor, vitrinleri dolduruyorsunuz alım gücü yetersizliğinden ulaşamıyor, betondan yapılar yükseltiyorsunuz geleceğini borçlanmadan edinemiyor, yollar açıyorsunuz üstünden geçemiyor, asgari ücret belirliyorsunuz geçimini sağlayamıyor…





Bunun anlamı nedir?





Omuzlarını düşür, beklentiye girme, uygulamaya el pençe bağlayıp dur, geleceksizliği “umut” say!





“iktidarları” bir yana bırakalım, “hükümetler” bile bunca acıyı/ sıkıntıyı/ bunalımı/ yarınsızlığı bir arada yaşatıp, “porsiyonlarınızı küçültün, abartıyorsunuz, bizden de kötüsü var, kiloyla değil tek tek alın, ısınma musluklarınızı kısın, lambaları söndürün” dememişti, bu denli umursamaz tavır içine girmemişlerdi!





Çoğu zaman izlerken gözlerimi kapatıyorum, kulaklarımı tıkıyorum; görmeyin beni!





***





Geçtiğimiz günlerde Diyanet’ten yapılan bir açıklamada “eskiden yanlış iş yapan utanırdı, yüzü kızarırdı” sözü yer aldı!





Bu bir erdemdir, erdemse insan olmanın gereği…





Kazanmayı/ büyümeyi bir yanda yaşatıp, besinsizliği/ doyumsuzluğu ülkenin “ulu yapısına” sunarsanız bunun adı “erdemsizlik” olur!





Peki, rahat oturun; gençliğin yaşadığı sorunların nedeni siz değil misiniz, bundan dolayı utanç yaşıyor musunuz, yüzünüz kızarıyor mu?





Enerjilerini “üretim” yerine kaygıya dönüştüren, yaşamdan soğutan, sokağa küstüren siz değil misiniz?





Yirmi yıllık “iktidar” değil de kim?





Gençlik ile birlikte toplumun da çıkmaza sürüklenmesinin tek “nedeni” sizsiniz; unutmayın!





Sürecek



Oktay EROL

1.12.2021 22:41:45

YAZARLAR


CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI

“AYÇİÇEĞİNDE ÜRETİM TÜKETİM KADAR ARTMIYOR”

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ PAYDAŞ TOPLANTISI

KARALAR MAKAMINI ATA ERGÜL’E TESLİM ETTİ

TÜRKİYE'NİN “SANAYİ” TEMALI TEK GENÇLİK KOŞUSU

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KUPASI TENİS TURNUVASI

ABB BAŞKANI ZEYDAN KARALAR’DAN 23 NİSAN MESAJI

VALİ KÖŞGER’İN 23 NİSAN MESAJI

DEMİRÇALI: “ÇOCUKLAR BİZİM YARINLARIMIZ”

ÇİFTÇİLERİN SGK UYGULAMALARINDA YAŞADIĞI SORUNLAR

TGC TÜRKIYE GAZETECILIK BAŞARI ÖDÜLLERI SAHIPLERINI BULDU

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI SONA ERDİ

DOÇ.DR.GÜRKAN ATEŞ ABB GENEL SEKRETER YARDIMCISI OLDU