“BİZ SENİN İÇİN TARLADAYIZ SEN EVDE KAL TÜRKİYEM”
Manşet Haber 30.03.2020 11:33:53 0

“BİZ SENİN İÇİN TARLADAYIZ SEN EVDE KAL TÜRKİYEM”

“BİZ SENİN İÇİN TARLADAYIZ SEN EVDE KAL TÜRKİYEM”






Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, vatandaşları evde kalmaya davet ederken, çiftçilerin ise gıda
ihtiyacını karşılamak için büyük bir özveriyle üretmeye devam ettiğini
bildirdi.









Tüm kesimlere “evde kal” çağrısı yapılırken
çiftçilerin çalışmak zorunda olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Salgınla mücadele
ettiğimiz bu süreçte gıdaya erişimde sıkıntı yaşamıyorsak, çiftçilerimizin
gösterdiği fedakarlık sayesindedir. Biz senin için tarladayız sen evde kal
Türkiyem” diye konuştu.





Beslenmenin hayati bir gereklilik olduğunu
vurgulayan Bayraktar, “Çiftçilerimiz de herkes gibi endişeli ancak ülkemizin
gıda ihtiyacını karşılamak için evlerinden çıkmak, tarlaya gitmek durumundalar.
Üretimin aksamaması için, çiftçilerimizin sağlığı güvence altına alınmalı, acil
çözüm bekleyen sorunları çözüme kavuşturulmalıdır” dedi.









COVİD-19 salgını ile mücadele edilen süreçte
yeterli ve kaliteli gıdaya ulaşmanın öneminin bir kez daha ortaya çıktığını
belirten Bayraktar şunları söyledi:









“İklim değişikliğiyle, doğal afetlerle mücadele
eden dünyamız bugün ise uluslararası ölçekte etkili olan koronavirüs salgını
ile savaş veriyor. Yaşanan bu gelişmeler tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor.
Diğer ülkelerden gelen, marketlerin yağmalandığı, insanların gıda stoğu yapmak
için yarıştığı görüntüler tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu gözler
önüne seriyor. Henüz kontrol altına alınamayan bu salgının etkisini devam
ettirmesi durumunda küresel çapta bir gıda kıtlığı ile karşı karşıya
kalabiliriz. Gıda güvencemizi korumak istiyorsak, üreticilerimize daha fazla
destek vermek, tarımsal üretimimizi artırmak zorundayız.”









Koronavirüsle mücadele edebilmek için güçlü bir
bağışıklık sistemine sahip olmak gerektiğini vurgulayan Bayraktar,
“Bağışıklığımızın güçlü olması için yeterli ve dengeli beslenmemiz gerekiyor.
Çiftçilerimiz üretemezse gıdaya erişemeyiz, bedenimizi virüslere karşı savaşta
güçsüz bırakırız” diye konuştu.









Bayraktar, evlerimizden çıkmamamız gereken şu günlerde market, pazar ve manavlarda her türlü gıdanın bulunduğuna işaret ederek, “Hepimiz risk alarak evinden çıkan ve üretmeye devam eden çiftçilerimize borçluyuz” dedi.







YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°