BİZİM BOZUK PARALAR..!
Manşet Haber 11.04.2019 00:33:32 0

BİZİM BOZUK PARALAR..!

BİZİM BOZUK PARALAR..!






Eşim eline geçen bozuk paraları bir kenarda biriktirmiş, oturdu hepsini saydı, “Tam 175 lira, ben bununla kendime bir şeyler alırım” dedi.





“Tamam, al sana iki yüz lira, ver onları bana, arabaya benzin alayım, sen de kurtul ben de” dedim.





Bir poşete koydu verdi. Birlikte dolaşmaya çıktığımızda, akaryakıt istasyonuna uğradım, görevliye bozuk para dolu poşeti gösterip, “bunlarla benzin alacağım” dedim.





“Tamam abi” dedi. “Bozuk para sayma makinesi var, sayalım.”
Biri depoya benzin koyarken, öteki iri bir karpuz kadar olan bozuk para makinesinin huniye venzer gözüne demir paraları attı, makine tıkır tıkır saymaya başladı. Sayma işi bitince,
“157 lira abi” dedi.. Biraz bozulur gibi oldum. Sanki adamı kandırıyormuşuz gibi bir his girdi içime.





“Nasıl olur, eşim saymış, 175 lira çıkmış. Bir defa daha say istersen” dedim.





Paraları makinenin hunisine yeniden doldurdu, düğmeye bastı, bir liralar bir göze, elli kuruşlar bir göze, yirmi beş, on kuruş ve beş kuruşluklar ayrı gözlere dökülmeye başladı.





Sayma bitti, makinenin dijital ekranında 164 rakamı göründü.
“Yüz altmış dört lira abi” dedi, görevli. Bu arada depoya benzin dolduran da işini bitirip yanımıza geldi.





“Bu makinede bir bozukluk var galiba, iki kez saydık farklı sonuç çıktı. İstersen bir defa daha sayalım. Bu iş İstanbul’daki oyları saymaya benzedi” dedim.





“He valla abi” dedi,..Gülüştük..





Benzini koyup yanımıza gelen,
“İçeride başka bir makine daha var, onunla sayalım” önerisinde bulundu..





İçerideki makineyi getirdiler. Görevli paraları bir kez de onun hunisine döküp, çalıştırma düğmesine bastı. Makine tıkır tıkır saymaya başladı, bozukluklar yine ayrı ayrı gözlere döküldü..
Az sonra ekranda 174 lira 95 kuruş yazdı..





“Bu sefer tamam abi” dedi, görevli.





“Olur mu, bak beş kuruş eksik çıktı. İstersen bir daha sayalım ya da arabadan beş kuruş alıp geleyim” dedim.





“Yok abi, beş kuruşun sözümü olur” dedi, görevli, gülerek.
“Peki o zaman, hadi kolay gelsin” deyip, arabaya doğru yürüdüm.





Arabaya binince eşim, “Ne oldu, uzadı?” dedi.





“Oy sayar gibi üç defa saydık senin paraları, hep eksik çıktı” dedim..





“Olur mu öyle şey, ben tam üç kez saydım. Sorun makinededir” dedi.





Haklı tabiki. Saymadan verseydi, en başında makine ne derse razı olacaktık. İşi sağlam tutmak gerek..



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°