Boş işler

Boş işler

Şu siyasete bir türlü aklım ermedi. Genel ve yerel seçimler öncesi siyasi hava tarumar ediyor ortalığı. 2014 yılında yerel seçimler yapılacak. Adana'da kavgalar aday adaylığı sürecinde başladı bile.... Bu yazıda bahsedeceğim kavga biraz farklı olacak. Öyle ya, bazıları, işi gücü bırakmış kendi partililerini hedef alıyor.

Aynı partide siyaset yapacaksın, sonra dönüp kendi partiline belden aşağı saldıracaksın. Bu durum sadece Adana'da mı böyle bilmiyorum. (Benimki de deveye 'boynun neden eğri' demeye benzedi ya neyse...) Anlam da veremiyorum. Seviyeli siyaseti ne zaman öğrenecek bu siyasiler! Çamur atmayı, hedef saptırmayı, dedikoduyu, ayak oyunlarını ne zaman bırakacaklar?

Bütün iyi niyetiyle vatandaşın huzuruna çıkan, elini sıkan, çayını içen, evine misafir olan, siyasette 'ben de varım' diyen gençlere, kadınlara, yeni yüzlere, siyasete yıllarını vermiş ama temiz kalmış, dik durmuş isimlere neden tahammül edilmez ki! Neden her aday adayı çalışma, toplumun tüm kesimlerine ulaşma azmi yerine partidaşı aday adayını yaralama yöntemini seçer ki! Türkiye'de siyaset böyle mi yapılır?

Aynı partiden aday adayı olan kişilerin birbirlerine saldırısı ne demektir! Bu nasıl bir siyasi anlayıştır. Adını sanını duymadığınız, işi gücü olan, helal para kazanan yeni isimler, doğduğu, büyüdüğü ya da doyduğu yere hizmet etme yolunu seçmişse neden hemen karşı çıkılır? Neden önyargılı davranılır, neden kabul edilmez ki! Ya da neden hemen bir kuyruk takılmaya çalışılır?

***

Kaliteli insanlar, kaliteli işler, her yerde karşılık bulur. Er ya da geç olur ama dönüşü olur. Kişi kendinden eminse, toplumu söylediği sözlerle, hal ve hareketleriyle olumlu yönde etkileyebiliyorsa kıvırmasına gerek yoktur. Yerel atmosferde de, kendi seçimi olan partisinin genel merkezinde de karşılık bulacağına inanmalıdır. Yoksa 'şu adayın boyu küçük, öbür adayın saçı yok' gibi safsatalarla düzgün yolda yürümesi imkansızdır.

Son günlerde kulağıma gelen yığınla dedikoduyu genel anlamda değerlendirmek üzere böyle bir yazı yazmak istedim. Yoksa bizim gazetede dedikodu malzemesi yapılacak siyasi de öyle bir sütun da yoktur...

Aday adaylarına diyeceğim o ki; bırakın artık boş işleri...

Niyetinizi, derdinizi, projenizi, programınızı, fikrinizi vatandaşa anlatın.

Gezin, tozun, hemşehrilerinizle buluşun.

Toplum sizi isterse bu gerçeğin önünde hiçbir güç duramaz.

Benim bildiğim budur...

Tüm annelerin ellerinden öperim.

İyi haftalar..

 

 

SATIR ARASI

M.ÖMER ÜNEY

o.uney@yeniadana.net

adanaulus

11.05.2013 15:12:16

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI