Bu gün Çanakkale Türküleri çalıyor, ya yarın?

Bu gün Çanakkale Türküleri çalıyor, ya yarın?

Dün hiç dikkat ettinizmi?

Radyolar, Televizyonlar, hemen hepsi.

“Çanakkale içinde aynalı çarşı, ana ben gidiyorum düşmana karşı”.

Üstünden tam yüz yıl geçti.

Tam 250.000 şehit verdik o gün.

Hani üstüne şarkılarda yazılan çocuklarda öldü o gün.

Hey onbeşli, hey onbeşli.

Onbeşliler geliyor, Tokat yolları taşlı.

Hani dedik ya,

Bu şarkılar sadece 18 Mart günü çalıyor.

Sonrası malum, unut gitsin!...

Balık hafızalı denen olgu bu olsa gerek.

Hani dir deyim daha var aslında.

Dilim varmıyor ama, söyleyelim gitsin.

Günün adamı lafı, bizim için uyarlanmı sanırım.

Dönğün tarihe bakın, neler için şarkı söylemişiz daha önce?

Yıl 1980 Eylül’ün şafak anları.

Hemşehrimiz Mesut Mertcan TV ekranlarında.

Dağılan Anayasanın bütünlüğünü korumak için TSK yönetime el koydu.

Hemen sabahı.

Hasan Mutlucan, Kahramanlık şarkıları ile aydınlattı günümüzü.

Hemen herkes ordu geldi allah razı olsun söylemleri.

Hatta yüzde doksan iki ile Anayasaya evet diyen bir halk.

Kenan Evren boş zamanlarında yaptığı boş işlerden biri olan resimleri bile,1 Milyona alıcı buluyordu.

Gidene ağam, gelene paşam halkı misali.

*       *        *

 

Çok değil eğer 19 Mart günü, bir tane Çanakakale şarkısı çalarsa neyim.

Hatırlayın,

1980 sonrası vatandaşın araba plakalarına.

ANP, çünkü Özal iktidarda.

1990 sonrası,

DYP, çünkü Tansu çiller iktidarda.

Şimdi,

AKP, çünkü iktidar Recep Tayyip erdoğan.

Ha, birde yüz yıllık dombra şarkısı gündemde.

Tam on iki yıl Fethullah gülen mevzusunu hatırlatmama gerek varmı?

Sanırsın herkes cemaatci olmuş.

Her akşam evlerde fetvaa toplantıları gırla.

Herkesin iş yerinde Zaman gazetesi, paralar Bank asya’da.

İnsanlar bir devlet ihalesine girse, mutlaka elinde zaman gazetesi vardı.

Şimdi meftaa olan bir düşünce, aman şarkısını bile çalmayın anlayışı.

Bazen neden dönmelere kızarız, hep onu merak etmişimdir?

Hiç değilse onlar ömrü boyunca dönüp duruyolar.

Şekil olarak erkek olmalarına rağmen, hiç bir zaman erkek gibi hissettiklerini söylemezler.

Hadi bakalım, ey kurnaz halkım, dün Çanakkale türküsü, her onbeşli, hey onbeşli.

Yarın yine Dombra, hükümet giderse, mehter marşı, sol gelirse, çav bella, çav bella.

O gelirse, bu, şu gelirse şu...

“Giden ağam, gelene paşam”.

Turgut özal demişti ya,

“Benim memurum işini bilir, bende diyorum ki, benim halkım işini bilir”.

Durmak yok, yola devam, dön babam dön.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çorum masaj salonu
Yalova masaj salonu
Antalya masaj salonu
Ankara masaj salonu

Süleyman YALÇIN

18.03.2015 22:16:03

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI