Bu koro Adanalının müzik zevkini değiştirecek
Manşet Haber 21.01.2013 15:07:52 0

Bu koro Adanalının müzik zevkini değiştirecek

Bu koro Adanalının müzik zevkini değiştirecek

Adana(Ulus)--cuuniversite_korosuÇukurova Üniversitesi Mezunları Çok Sesli Korosu Nisan 2012’den bu yana sürdürdüğü çalışmalarını, dinleti boyutunda Adanalılarla buluşturmaya hazırlanıyor.

Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Oğuz Öztürk yönetiminde çalışan 40 kişilik ekipte hemen her meslekten müziksever bulunuyor.

Çalışmalarını Tarihi Kız Lisesi Binası’nda sürdüren koronun yaptığı müzikle ilgili bilgi veren Oğuz Öztürk, “Çok sesli koro çalışması yapıyoruz. İnsan sesiyle yaptığımız müzikte 4 ses var. Soprano, alto, tenor ve bas. İspanyolca, İtalyanca, Almanca parçalar seslendiriyoruz. Türk Halk Müziği’nden uyarlamalar yapıyoruz. Yerel ve evrensel motifleri birlikte çalışıyoruz” dedi.

TÜRKİYE’DE İLK

Koronun uzun soluklu çalıştığını ve 1 buçuk yıllık bir çalışmanın ardından dinleti sunabileceğini belirten Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türk müziğini uluslararası standartlarda irdeliyoruz. Türkiye’de özel müzik eğitimi almayan insanlar, bu tür müzik yapmak için ilk kez bir araya geliyor. Almanya’da bu tür korolardan 61 bin, Fransa’da 23 bin, Bulgaristan’da 11 bin adet var. Türkiye’de ise sayı çok az.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°