BU MUYDU MUTLU SON
KÜLTÜR-SANAT 14.06.2021 23:12:52 0

BU MUYDU MUTLU SON

BU MUYDU MUTLU SON


Unutulduğun bu kaçıncı doğum günün
Yapayalnız yaşlandığın kaçıncı ömrün
Kaçıncı yılını kutluyor umutsuzluğun
Ayaklarının altında çatırdayan uçurum
Ne zamandır gözlerin böyle semada
Mühürlenmiş dudaklarınla
Yaşamın kıyısındaki bu suskunluk
İşte beklediğimiz son
Tanrının bir kutsal emanetiymiş
Bir başka mutlulukmuş aslında bizimkisi

Aramızdaki sır dolu o beyaz perde
Gündüzün geceyi örtmesi gibi
Ölümle aynı ayardaymış meğer
Ve bu ayrılığın tek sebebi
Ne alnımızdaki kader çizgisi
Ne de yabancı bir gökyüzü
Tüketilen koca bir yaşamın
Boşuna harcanan saatlerin eseriyiz
İşte zamanı durdurmak
Bu yüzden mümkün değil
Beklediğimiz sonun bu olmadığı kesin
Ufukların ötesi bir mutlulukmuş bizimkisi

Unutma sıfır noktasındasın
Kara gecelerin coğrafyasında
Bir uykudasın siyah beyaz
Yüreğinde hala sönmemiş mumlar
Dünyanın yükü hep omzunda
Avuçlarında biriktirdiğin acılarla
Bir varsın bir yoksun
İşte mutluluk dediğimiz
Dünyevi zevklerin bedene işkencesi
Ruhun dayanılmaz çilesiymiş iki cihanda
Demek ki hep yanılmışız biz
Bir ebedi huzurmuş kesinlikle bizimkisi

Hilal Uludağ
01.05.2021 01.37


düzce mutlu son masaj

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°