“BU ÜLKENIN SORUNLARI ÇÖZÜLSÜN” KİM İSTEMEZ?
Manşet Haber 13.09.2021 18:35:29 0

“BU ÜLKENIN SORUNLARI ÇÖZÜLSÜN” KİM İSTEMEZ?

“BU ÜLKENIN SORUNLARI ÇÖZÜLSÜN” KİM İSTEMEZ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kahramanmaraş’taki açılışta “fırsatçılara göz yummayacağız, inşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgahlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” sözleri, en çok alım gücü hergün bir tutam daha eriyen tüketiciler için büyük önem taşıyor!
Çalışanın, emekçinin, emeklinin aylıklarında yapılan zamların, daha ellerine geçmeden eridiğini, her geçen gün doyumdan biraz daha uzaklaştığını, birçok gereksinmesini ya ertelediği/ ya da edinmekten vaz geçtiği düşünülecek olursa çok önemlidir, bu sözler!
Kim istemez? Düşünsenize, pazara çıktığınızda tezgahtan kaçmayacak, markette gereksindiğiniz ürünlerin bulunduğu rafların önünden geçerken yüzünüzü çevirmeyecek, tüm ayın nasıl geçirileceği konusunda çokça kafa yormayacak; lükse/ şatafata bulaşmadan, savurganlık yapmadan, ama doyarak yaşamını sürdürecek…
Kim istemez? Üstelik tüm “iktidarların” geliş amacı, alanlarda verdikleri sözler bu tür söylemlerle dop-dolu değil mi?
Fırsatçıların sevinemediği, “fahiş fiyat” üretenlerin yollarının tıkandığı, üretenin/ tüketenin birlikte sevindiği bir yapılanmayı istemeyenin gözü çıksın; haksız mıyım?
***
Şu an ki ekonomiden, sistemin kurgusundan hoşnut olan salt bir avuç “iktidar” işbirlikçileri, sisteem bekçileri, günün “adamları”dır!
Onların oldukları yerler sağlam, “huzur haklarına” layık görülmüşler; ne doğal gaza gelen zamdan, ne elektriğe gelecek olan zamdan, ne bir yılda yüzde yarım bile zam alamayan üzüm üreticisinden, ne mutfakta aş kaynamayan tencereden, ne eve ekmek götüremeyecek babadan, ne yıllardır iş bulamayan üniversite mezunundan, ne ektiği ürününün hasadını yapamayan üreticiden başka bir dünyada yaşıyor gibiler…
Sokakta yaşayan, “muhalefetin” yaşadıklarının aynısını yaşayan binlerce “iktidar” yanlısı, “iktidara” gönül veren yurttaş var; onu da unuturlar, seslerini duymazlar!
Akşam yandaş gazeteci Cem Küçük, Türkiye’nin ne denli rahat bir ülke olduğunu, Avrupa’daki tüm ülkelerde yaşamın ne denli pahalı olduğunu, gidenlerin iki yıl sonra geri dönmek istediklerini allandıra/ ballandıra anlattı!
Keloğlan’ın annesi olsaydı, büyük bir olasılıkla “a benim kel oğlum, a benim gördüğünü unutan oğlum, a benim aklı bir karış yukarıda oğlum… Avrupa’da bir işçi ne kazanıyor biliyor musun? Orada sağlık sistemi nasıl işliyor biliyor musun? Orada bir emekli aldığı maaşla ülkemizde kaç ay dinlenceye çıkar biliyor musun? Senin yerin sağlam, unutma giden buraya yalnız gezinmeye gelirken, burada yaşayan işçinin de/ emeklinin de/ esnafın da bir yıllık harcamasını yapıp geri dönüyor! Gülünç oluyorsun oğul” derdi, bir de önüne katar kovalardı!
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan;
Konuşmasında “fırsatçılara göz yummayacağız” derken, “fırsatçıların” varlığından,
“Enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alacağız” derken, “kontrolden” çıktığından,
“Raflardaki, tezgahlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz” derken, “fahiş fiyata” neden olan etmenlerden söz ediyor; tersini söyleyen var mı?
Bellekleri kontrol edelim:
Geçtiğimiz aylarda bakanlığına “fahiş fiyatla” dezenfektan satan eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a arka çıkanlar olmuş, görev süresinde gösterdiği başarılardan söz edilmiş, bakanlıktan uzaklaştırılmış, o günden bu yana da ne bir soruşturma/ ne bir başka tepki gösterdikleri duyulmamıştı!
“Fahiş fiyata” neden olanı yalnız “aradaki komisyoncular” olarak düşünecek olursak yanılmaz mıyız?
Dünyada fiyatı yerinde sayarken, geçtiğimiz yıl üretici firmalar birçok ülkede dağıtımcı firmalara “ücretsiz” bile vermeyi önerirken, hepsinden önemlisi ülkemizi çeviren denizlerden “bulundu” sevinci yaşatılırken; doğal gaza akıl almaz biçimde getirilen zamlar, hem kendinde/ hem de tüketildiği alanlarda oluşturacağı yükle yurttaşa yeni “fahiş fiyat” yaşatmayacak mı?
Bugün medyada geniş yer verilen SSK’daki “fırsatçıların”; hastaların dış alımla sağlanan ilaçları üzerinden yolsuzluk/ hırsızlık yaparak “milyarla” belirtilen tokadı bakalım nasıl okunacak/ nasıl bir karşılık bulacak; göreceğiz!
***
Asıl zor olan, asıl çözümsüzlüğe sürükleyen etken “yaşananı” yadsımaktır!
Eğer ülkede yirmi yıldır “iktidar” koltuğunda oturanlar “fırsatçılıktan, hırsızlıktan yolsuzluktan, halkı kıskaca almış enflasyondan, rafların el yaktığından” söz ediyorsa, üstelik bunu “çözeceğiz, düzelteceğiz” diyorsa; başta sorumlusunun kim olduğunu çok iyi tanımalı!
Öne/ arkaya saldırmanın bir gereği yok!
Buna benzer “bizi seçin, bakalım enflasyon nasıl düşürülüyormuş görün” tümcesini üç/ beş yıl önce duyduğumuzu da unutmayalım!
Bu ülkeyi, bu ülkenin insanını, doğasını, iklimini, yazını, kışını seven herkes gibi şunu soralım;
Bu ülkenin sorunlarının çözülmesini, kim istemez?

YAZARLAR

15.1° / 9.5°