BU YILIN FİDELERİNİ DAĞITACAK İLK TIR YOLA ÇIKTI
EKONOMİ 9.04.2021 19:07:32 0

BU YILIN FİDELERİNİ DAĞITACAK İLK TIR YOLA ÇIKTI

BU YILIN FİDELERİNİ DAĞITACAK İLK TIR YOLA ÇIKTI


İMAMOĞLU: “ÜRETEN TÜRKİYE KAZANIR; EVDE BEKLEYEN TÜRKİYE DEĞİL”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 2015’te mevsimlik çiçek üretimi amacıyla, Kemerburgaz Odayeri’ndeki Katı Atık Sahası’nda sera kurdu. Yaklaşık 1 yıl faaliyet gösteren sera, 2016’dan itibaren atıl duruma düştü. Tarımsal üretimi, ana hizmet kollarından biri olarak yeniden harekete geçiren yeni İBB yönetimi, yaklaşık 5 yıldır atıl durumda bulunan serayı, işler hale getirdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Fide Üretim Merkezi”nin açılışını, üretici köylü kadınlarıyla birlikte gerçekleştirdi. CHP Parti Meclisi üyesi Gökhan Günay’ın ile İBB üst yönetiminin eşlik ettiği açılış töreninde ilk konuşmaları, sahneye davet edilen 3 kadın yaptı.
Projenin mimarlarından ziraat mühendisi Serap Yıldırım, yaptığı duygusal konuşmada, şunları söyledi:
“Antalya’dan İstanbul’a gelirken, severek yaptığım meslekten istifa ederek geldim. Buraya gelirken sadece evime ufak bir katkı olsun diye, iş yaparım diye düşündüm aslında. Bir gün bana gelip de ‘Serap, İstanbul’da fide üretebilir misin ya da üretir misin’ dedikleri zaman, ‘Acaba buranın hava koşulları buna uyumlu olabilir mi, acaba ben bunu başarabilir miyim’ diye düşündüm en başta. Ama biz, şu anda ütopik olan bu düşüncemizi gerçekleştirdik; kendi fide seramızda fide üretmeye başladık. Ben şunu anladım: Cumhuriyet, hayal kurmak demekmiş, üretmek de benim kanım da zehir gibi dolaşıyormuş. Eğer bu zehir dışarı aksaydı ölecektim, içeri aktığı için biz mücadeleye devam ettik. Biz, sadece fideleri yetiştirmekle, fideleri üretmekle kalmadık. Bunun dışında Türkiye’de yozlaşmış olan tarım sektörünü, İstanbullu çiftçilerle birlikte canlandırdık.”
NURTEN İNCE: “İŞİMİ, İBB KARİYER’DEN BULDUM”
Projede çalışmaya, İBB’nin kariyer.net sitesine yaptığı başvuru sonunda katıldığını belirten işçi Nurten İnce, “İBB tarafından arandım. Çiftçiye ve tarıma destek amaçlı bir seranın kurulacağını ve burada görev alıp almak istemediğimi sordular. İlk geldiğimizde burası, atıl bir haldeydi. Koordinatörümüz Serap Hanım, bizi toplayıp, ‘Sizden zehir gibi bir ekip yaratacağım. Muhteşem işlere imza atacağız; ama bundan önce sizin bana inanmanız ve güvenmeniz gerekiyor. Benim de size güvenmem gerekiyor’ dedi. Biz, üzerimize düşeni yaptık. Diğer bütün kadın arkadaşlarımla, erkek arkadaşlarımla beraber her taşın altına elimizi soktuk. Bugüne getirmeyi başardık. Bundan sonra tek istediğimiz, bu projenin Türkiye’ye örnek olması, devamlılığı ve sürdürülebilir olması… Kadına fırsat verilirse neler yapılabileceğini bütün İstanbul halkına ve Türkiye’ye göstermiş olduk” dedi.
NERİMAN DİLEK: “PARA VERMEDEN FİDE SAHİBİ OLDUK”
Pendik’in Göçbeyli Köyü’nden üretici Neriman Dilek de duygularını, “Geleceğe daha güvenle bakıyoruz. Ürettiğimiz ürünleri satabileceğimiz bir pazarın oluşması, bizim için en büyük bir destek oldu. Tüketici ve üreticinin buluşması, bizim için en önemli bir pazar oldu. Yani, ürünlerimiz elimizde kalmadı. Satacak bir pazarımız oldu. Devamını diliyoruz. Bizi çok mutlu ettiler. Çoluk çocuğumuz için kazancımız bol olacak. Para vermeden fide sahibi olduk. Ürettik, üretmeye de devam edeceğiz. Onlar bize destek verdiği sürece biz de üretmeye devam edeceğiz, Allah nasip ederse” diye dile getirdi.
İMAMOĞLU: “EN FAZLA ABARTTIĞIMIZ ŞEY, PROTOKOL”
Kadınların protokolün ön sıralarda oturmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren İmamoğlu da konuşmasına, “Şuradaki fotoğraf da beni mutlu ediyor. Ülkemizde belki de en fazla abarttığımız şey, şu protokol meselesi. Şurada emekçilerimizle, üreten kadın emekçilerimizle, ziraatçılarımızla, muhtarlarımızla bir aradayız. Elbette ki İBB’mizin kıymetli yönetici arkadaşlarımız, meclis üyesi arkadaşlarımız var; değerli Parti Meclisi üyem Gökhan Bey burada. Ama şu karma oturuş düzeni bile aslında toplumun özlediği bir manzara. Çok ayrıştırıyoruz” sözleriyle başladı.
“ÇOK DEĞERLİ BİR İŞ”
Yapılan işin en kıymetli taraflarından birinin “paylaşma düzeni” olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “2015 yılında açılmış olan bu sera, ilgisizlikten ve de önem sırası açısından geriye itilmiş olmasından ötürü kullanılmaz hale gelmiş, bertaraf olmuş. Önemli olan, böyle üretim mekanizmalarını önceleyen bir yönetim olmak, toplumun gerçek ihtiyacını hissedebilmek. Geçen yıl çiftçimizin yüzünün nasıl güldüğünü, hep birlikte yaşadık. Kadınlarımızın, pandeminin yoğun etkisi altındaki moralsiz döneminde tekrar morallenmesini ve üretebilecek olmanın onlara vereceği umudun büyüklüğünü hep beraber gördük. Dolayısıyla, buranın fide serasına dönüştürülmesi ve çiftçilerimizin buradan faydalanmasının sağlanması, çok değerli bir iştir” diye konuştu.
“BENİ KORUYAN BİRİNCİ SIRA DUA, ÜRETİCİ KADINLARIN DUASI”
Ortak aklın her alanda oldu gibi, burada da en önemli unsurlardan bir olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Hep, ‘Ben bilirim’le olmaz zaten. Bir evde, anne-babadan biri her gün, ‘ben bilirim’ dese, öbürü ondan bıkar. Hele hele yöneticinin ‘ben bilirim’ diyeni, hiç çekilmez. Bunaltır insanı” ifadelerini kullandı. “Bu işin beni en fazla duygulandıran ve gururlandıran tarafı, kadın çiftçilerin bu işe sahip çıkıyor ve üretiyor olması” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bu, bir örnektir. Bir büyükşehirde, böyle bir işe kuvvet verirseniz, önem verirseniz, gideceği noktayı gösterir. Annem de sizin gibi çiftçiydi. Onun o üretkenliği, çalışkanlığı bana birazcık değse, bana yeter. O kadar kıymetli. Minnet duyuyorum. Bütün annelerimize buradan selamlarımızı gönderiyorum, ellerinden öpüyorum. Hele hele çiftçilik yapan, tarımla uğraşan, üreten, tezgahta üreten kadınlara minnet duyuyorum. Burada gerçekten kadınlara dönük bu etkinliğimiz, müthiş bir moral kattı bize. En zor koşullarda, beni koruyan birinci sıra duanın, burada bulunan, bulunmayan kadın üretici vatandaşlarımın, hemşehrilerimin duası olduğuna inanıyorum. İnşallah, hep beraber omuz omuza oluruz, güzel işler üretiriz.”
“16 BİN 380 TON ÜRÜN ALINDI”
Geçen yıl 3.6 milyon adet fide dağıttıkları bilgisini paylaşan İmamoğlu, “Asla ayrım yapmadık. Muhtarlarımızla, ziraat odalarımızla, onların katkılarıyla, konuşarak, her çiftçimize ulaştırmaya çalıştık. Bu sene daha fazla ulaştırmak istiyoruz. Bu kapsamda yüzlerce çiftçiye eğitim verdik. Bu 3.6 milyon fide, 2 bin 287 dönümlük araziye ekin olarak ekildi ve ürün çıktı. Arkadaşlarım onu da hesaplamış. Tam 16 bin 380 ton verim alındı buradan. İçinde domates var, salatalık var, biber var, patlıcan var, karpuz var; hepsi var. Biliyorsunuz; ‘Hasat Bayramı’nı da Göçbeyli’de yaptık. Çok keyifliydi. Üretmek yetmez. Üretimin yanında, satacağın yeri de sana göstereceğiz ki, daha fazla keyif alasın. Üreten insanın satmasının verdiği mutluluk, onu kesesine koyması, evine o ekmeği götürmesi kadar kıymetli bir şey yok. Üreten Türkiye kazanır; evde bekleyen Türkiye kazanmaz” ifadelerini kullandı.
“BU SENE 4.2 MİLYON ADET FİDE DAĞITACAĞIZ”
“İnşallah 3.6 milyonu, bu sene 4.2 milyona çıkarmayı planlıyor arkadaşlarım” bilgisini veren İmamoğlu, yüzde 70 üretimin açılışını yaptıkları seralarda üretileceğini söyledi. Fide dağıtımlarının 30 Mayıs itibariyle tamamlanacağını belirten İmamoğlu, “Geçen senenin 16 bin ton civarındaki üretimi, bu sene 20 bin tona çıkacak. Bunu da büyütmek istiyoruz. Yaklaşık 10 milyon TL’ye varan bir maliyetten bahsediyoruz. Burada destekten faydalanan 15 ilçemiz var. 111 muhtarlığımız var. 111 mahalleye bu desteği veriyoruz” dedi. Serada, yazlık olduğu kadar, kışlık sebze fidesi üretileceğini de kaydeden İmamoğlu, “Yaz-kış çalışacak. Hem sizlerin üretimini katkı olarak büyüteceğiz hem de İstanbul’u kendi toprağında üretilen sağlıklı gıdayla buluşturmuş olacağız” diye de ekledi. Tarım, sulama, hayvancılık, balıkçılık ve arıcılık gibi üretim alanlarında verdikleri desteklerle ilgili detaylı bilgiler paylaşan İmamoğlu, “Allah’ın o güzel nimeti topraklarımızdan fışkıran o bereketi önemsiyoruz. O toprağın içine, betonu sokmak istemiyoruz, üretimi sokmak istiyoruz. İstanbul, tarım şehri değil. Ama biz, İstanbul’da örnek modellerle Türkiye’nin lokomotifi olmak zorundayız. Dünyaya örnek, her karış toprağını değerlendiren bir şehir olmak istiyoruz” dedi.
“ÜRETECEĞİZ VE GELECEĞE UMUTLA BAKACAĞIZ”
Çalışmalarda emeği geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkürlerini ileten İmamoğlu, konuşmasını, “Tarımı destekleyeceğiz. Bu toprakları, ihanetten koruyacağız. Bu toprakların, bereketini artıracağız. Bu topraklara; yüz binlerce, milyonlarca insanın yerleşeceği yeni alanlar değil, bu kentte yaşayan insanların mutlu olmasını sağlamamız lazım. Bu şehrin doğasını korumamız lazım. Sadece burada değil; Türkiye’nin doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde, bu verimli toprakların her karışında üretim olması lazım. İşte onun için biz diyoruz ki; yerli ve milli proje budur, bu. ‘Köylü milletin efendisidir’ diyoruz. Bunu biz demiyoruz, Atatürk’ün bize emaneti. Ve de öyledir. 1000 yıl geçse de öyledir… İnsanlarımız üretecek, diğer insanlarımız da sağlıklı beslenecek, çocuklarımızla, gençlerimizle geleceğe umutla bakacağız” sözleriyle tamamladı.
FİDELER 10 NİSAN’DAN İTİBAREN ÇİFTÇİNİN ELİNDE OLACAK
İmamoğlu, beraberindeki heyet ile üretici ve çalışan kadınlar, seraya geçti. Sera alanında incelemelerde bulunan İmamoğlu, dağıtıma çıkacak ilk fideleri, kendi elleriyle tıra taşıdı. İmamoğlu ve üretici kadınlar, dağıtımı gerçekleştirecek ilk tırı, birlikte yolcu etti. 2015’te mevsimlik çiçek üretimi amacıyla, Kemerburgaz Katı Atık Sahası’nda kurulan sera, 2016’dan beri atıl durumda bulunuyordu. Depo alanı hariç, 3 dönümlü kapalı alanda kurulan sera, enerji tasarruflu olmasıyla dikkat çekiyor. Seranın ısıtılması için gereken enerji, atıkların geri dönüşümünden kazanılıyor. Böylelikle, tesiste yılın 12 ayı üretim yapmak mümkün hale geliyor. Şubat’ta biten bakım ve onarım çalışmaları sonrasında üç domates, bir sivri biber ve bir patlıcan fidesi çeşidi yetiştirildi. Yetiştirilen fideler, 10 Nisan’dan itibaren İstanbullu çiftçilere hibe edilecek.




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°