BUNLARIN İŞLERİ/ GÜÇLERİ ÇAMUR ATMAK MI?
Manşet Haber 7.10.2021 20:47:11 0

BUNLARIN İŞLERİ/ GÜÇLERİ ÇAMUR ATMAK MI?

BUNLARIN İŞLERİ/ GÜÇLERİ ÇAMUR ATMAK MI?

Hiç kimsenin “işi/ gücü” kalmamış gibi, ya insanlar için gölgelik sayılacak dikili ağaçları kökünden kesmeye çalışıyor, ya da bu yurdun kuruluş “nedeni” olan yasalar üzerinde karanlık kafalarıyla oynaşmayı kendilerinde bir artı sayıyor!
Hiç başka “işleri” yokmuş gibi!
“İnsana” katkı sağlayacak eylem içerisinde olmayı anlayabilecek “istekleri” çürümüş gibi!
Deniyor ki, “anayasanın ilk dört maddesi tartışılabilir, değiştirilebilir, gerekirse kaldırılabilir!”
Bugünkü varlığını kazanabilmek uğrunda canlar verilmiş, geceler gündüz sayılmış, en zor koşullarda çaba harcanmış…
Bu devletin bir adı, bir dili, bir bayrağı, bir ulusal marşı olmamalı mı?
Bu devletin toplumsal erinci, ulusal dayanışması, adalet anlayışı, bu yurdun insanını kenetleyen büyük önder Atatürk’ün bakışı, laiklik, hukuk devleti gibi etmenler üç- beş kararmış kafaların istemiyle ortadan kaldırılmalı mı?
Bu yurdun adını, dilini, laiklik anlayışını, hukuk düzenini değiştirince sorun bitiyor mu?
Sonra “her şey” tamamlanmış mı sayılıyor?
Haydi, “laiklik” konusu konuşulsun, değiştirilsin, tartışılsın…
Sokakta daha mı rahat yürünecek o zaman? Ya da insanlar sosyal ilişkilerini daha korkusuzca mı yürütecek, daha çok güven duygusu mu gelişecek, açlık mı şişhane escort sona erecek, kaptı/ kaçtıcılık mı ortadan kalkacak, haksızlık mı önlenecek, fahiş fiyatların önümü mü kesilecek, toprak/ su/ üretim/ bilim/ eğitim daha mı çağdaş biçimde anlaşılacak?
Bunlar karın ağrısı oluşturmaktan, mide bulantısı yapmaktan, ödünç taşınan gövdeyi sarsmaktan başka bir anlama gelmez!
Boyun ağrısı, diz sızısı, yürürken sendelemekten başka bir anlama gelmez!
***
Gündemi izleyen herkes görüyor…
Hepsi, bu yurdun anayasanın ilk dört maddesinin gereği bir yerlerde kendilerine yer bulmuşlar. Oralara “layık” görülmüşler, oralarda olmaları “haklı/ haksız” biçimde bulunmuşlar!
Anayasanın bu yapısını koruyacaklarına “ant” içmişler!
Bunlar hem yalancı, hem de ulusu “aptal” yerine koyuyor olmalı!
Yaşamlarında görecekleri en büyük “kıyağı” buralarda görmüşler, yağlı ortamları burada yaşamışlar!
“Ekmek yediğin sofraya bıçak sokmak” ya da “ocağa incir ağacı dikmek” sözlerini sanki ne duymuşlar, ne de duysalar bile “ne” anlama geldiğini öğrenmişler!
Bu ülkede yaşayıp, bu yurdun en acı yazgılarına tanık olan/ hiçbir devlet kapısından kazanç sağlamayan/ devletin sarayını/ ballı çöreğini yememesine karşın “laiklik” dendiğinde saygı duyan üreticisi/ emekçisi/ bilim insanı/ eğitimcisi neden susmalı?
“Laiklik” tartışılırsa, değiştirilirse, kaldırılırsa insanları “mutlu” günler mi karşılayacak?
Yapmayın, bu ülkenin diyanetinden sorumlu olan yetkili ismi, bir gün bile olsa; ne yapılan savurganlıklar, ne haksızlıklar, ne hırsızlıklar, ne yalan/ dolanlar konusunda söylev vermemesine karşın, bu yurdun kurucu gücünü yok sayan tutumlar sergilemekten uzak durmuyor!
17/ 25 Aralık süreci için ne söyledi, yakın zamanda o günlerin bilinen bir isminin “beni yargılayın” sözlerini nasıl değerlendirdi, bu ülkenin nasıl harcandığı belirsiz milyarlarına ilişkin neler salık verdi, bakanlığını iç eden bakanın övülmesine ne diyebildi; duyan, bilen varsa açık yüreklikle açıklasın!
Bu yurdun kazanımlarının kutlama gününde, kazanımların asıl isimlerini/ kuş sütü eksik sofraların tadı karışık yemekleri/ çörekleri/ tatlıları gibi, yutuyor/ yok sayıyor/ belirsiz isimleri saymayı kazanç sayıyor!
Nasıl bir kazanç, nasıl bir bakış, nasıl bir duruşsa; tanımlanamıyor!
***
Geçmişte bu ülkenin meclis başkanıydı! “İktidar” oraya “layık” gördü! Anayasaya bağlı kalacağına, ülkenin yararına çalışacağına ant içti! Birçok oturum yönetti! Birçok tartışmalara adı karıştı! Laiklik karşıtı tutumları sergilendi! Yalan mı bunlar?
Son zamanlarda gündemde yer alan birkaç tümce ile söyleyeni şöyle:
*Eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman, “dindar anayasa yapalım, ilk dört madde değişmeli!”
*Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Cumhuriyet’in ilk yıllarında camileri ot deposu yaptılar, bunları unutma, unutturma.”
*Dumlupınar Üviversitesi Rektörü Prof. Kazım Uysal “milli eğitimdeki başarı, başta biyoloji, kimya, fizik olmak üzere tüm kitaplar materyalist felsefenin kirlerinden temizlenmeye bağlıdır!”
Son günlerin bu üç tümcesini alt alta koyduğunuzda, bu ülkenin ilk dört maddesi var mı gibi gözüküyor sizce?
İlk dört maddenin uygulandığı bir yerde; biri çıkıp “dindar anayasa yapalım” diyecek, biri bugün siyasetin konuşulduğu kutsal alanda “cumhuriyet yıllarında ot deposu” diyecek, biri eğitim için “materyalist felsefe kirlerinden temizlenmeli” diyecek…
Bunların işleri/ güçleri çamur atmak mı bu yurtaşkına, bu yurdun insanıaşkına…

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.1° / 11.6°