BURASI ADANA... KIZILDAĞ YAYLASI BEYAZA BÜRÜNDÜ
Manşet Haber 31.01.2023 18:18:47 0

BURASI ADANA... KIZILDAĞ YAYLASI BEYAZA BÜRÜNDÜ

BURASI ADANA... KIZILDAĞ YAYLASI BEYAZA BÜRÜNDÜ






Adana’nın Karaisalı ilçesine bağlı Kızıldağ Yaylası’na mevsimin ilk karı yağmaya başladı.





Karaisalı ilçesinin 1700 rakımlı yüksekliğe sahip olan Kızıldağ Yaylası’nda sağanak yağmur yerini kar yağışına bıraktı. Son yıllarda Adana’nın kış turizminde önemli noktalardan birisi haline gelen Kızıldağ Yaylası’nda hava sıcaklığı eksi derecelere kadar düşerken, yaylanın kar altındaki hali kartpostallık görüntüler oluşturdu. Yağan kar ile ağaçlar ve evlerin çatıları beyaza bürünürken, yaylanın yüksek kesimlerinde kar kalınlığı 30 santimetreyi geçti.









Kış turizmi açısından Kızıldağ Yaylası’nın önemli bir yere sahip olduğunu belirten Karaisalı Belediye Başkanı Saadettin Aslan, 'Kızıldağ Yaylası turizm açısından ilçemize önemli katkılar sağlamaktadır. Bugün öğleden sonra başlayan kar yağışıyla birlikte yaylamız beyaza büründü. Vatandaşlarımızı yaylamızın muhteşem manzarasını görmeye davet ediyorum' dedi.







YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°