Ç.Ü. Yerleşkesindeki Yangın ve Doğal Hayatın Önemi

Ç.Ü. Yerleşkesindeki Yangın ve Doğal Hayatın Önemi

İnsan sağlığını kentlerde değil doğada bulur

 y doğu yakasındaki otluk alanda bilinmeyen bir nedenle başlayan yangın kısa sürede Teknokent, Kongre Merkezi ve Balcalı hastanesinin yakınına kadar yayıldı. Yurtlardan kuzeyine doğru yayılan kanyonlarda yukarıya doğru yayılan ateş ne yazı ki ortamdaki çok sayıdaki doğal hayatın yok olmasına yol açtı. Alanda çok sayıda tavşan, memeli, sürüngen ve kuşun kaçıştığı belirdi. Üniversite yerleşkesi Adana’daki tek doğal alan ve bildiğim kadarı ile turaçların en yaygın olduğu yer. Ortamda kim bilir başka kaç hayvan ve bitki türü var ve bunlar zarar gördü. Gerçekten çok üzücü bir durumdu. Gözünüzün önünde ağaçların yanması ve yangının yayılması ile körpe fidanların yanmasını izlemek insanın içini yakıyor. Bütün olay yanan alanın ve yok olan canlıların acısını içten hissetmektir. Tabi bu duyguyu yalnız bugün yanan üniversitemiz yerleşkesindeki yangın için değil dünyanın her köşesindeki anız yakımı dahil bütün yangınlar, çevre kirlilikleri, tarım topraklarının amaç dışı kullanımı ve diğer bütün olumsuz etkiler içinde hissetmeliyiz.


Doğa Bir Bütün ve Bütünlüklü Korunması Gerekir

Doğa bir bütün ve etkisi hepimizi şu veya bu şekilde etkilemekte ve de etkileyecektir. Ekolojinin temel prensibi dünyanın bir ucunda başlayan küçük bir yaprak kımıldasa okyanusta bu fırtınaya dönüşür. Burada başlayan küçük bir yangının doğa üzerindeki bütün bölgeyi etkileyecek ve hepimizin yaşamına şu veya bu şekilde etki edecektir. İnsanın yerleşim yerleri üzerindeki baskısı sonucu azalan yeşil alanlar berberinden insanın nefes alma alanlarını da daraltmakta ve doğal olarak insan sıkılıyor. Günden güne insanlığın yeşile ve doğaya olan gereksinimi artmaktadır. Dolayısıyla doğanın sağlıklı yaşam ve insanlığın mutluluğu için öncelikle korunması gün geçtikçe elzem düzeyde önem kazanmaktadır. Unutmayalım insan sağlığını kentlerde değil doğada bulur. Bunun için yanan her bitki, hayvan ve mikro canlı için kaygılanmak zorundayız. Bu kaygı sal bir acıma duygusunun ötesinde bir yaşam bilincinin de gereğidir. Poul Ehrlich’in “Doğa, insan olmadan yaşar, ancak insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz” ifadesini hep hatırda tutmak durumundayız.

Tesellimiz Türk Hava Kurumuna ait yangın söndürme uçakları ve helikopterleri yerleşkenin yanı başındaki Seyhan Baraj Gölünden kısa sürede su alarak yangına kısa sürede müdahalede bulunması. Ayrıca çok sayıda itfaiye aracı, arazöz ve iş makinesi doğrudan müdahale etti. Ve kısa sürede yangın kontrol altına alındığını görmek üniversite yöneticileri, öğretim üyesi, öğrenci, çalışan ve yurttaşlara mutluluk verdi. Doğa adına canla başla çalışan herkesi kutluyorum.

Yıllardır üniversitemiz genetik bahçelerini, arazilerinin ve topraklarının korunması savunduk. Ancak doğal hayatı da yaşamın bir parçası olarak görüp onu da aynı şekilde korumak ve savunmak zorundayız. Doğal hayat, endemik bitkiler ve diğer canlılarda tarım bitkileri kadar önemlidir. Hata onların sürdürülebilir ekosistemi için önemi daha da büyüktür.


Her Türlü Afete Karşı Yeni yapılanma ve Örgütlenme Gereksinimi Var

Gerek doğal ve gerekse insan eli ile başlasın bu tür yangınlar ile doğanın elden çıkmaması ve etkin müdahale içinde yeniden bir yapılanmaya veya örgütlenmeye gereksinim bulunmaktadır. Görünen o ki bu konuda yeni önlem ve hazırlıkların yapılmasını gerektiriyor. Yangını izlerken ne yapabilirimin yanında ileriye yönelik nelerin yapılması da doğal olarak insan beynini meşgul etmektedir. Böylesi afet durularında kimler öncelikle görevli olacak? Kim nerde ne tür görev üstlenecek? Bizim kendi öz gücümüz nedir? Nelere ihtiyacımız var? Bunları bilmek ve gerekli önlemleri almak için yeniden süreci gözden geçirmek gerekir. Akdeniz bölgesi orman yangınlarının en çok yaygın olduğu bölgedir. Bölge için yeni yangın söndürme uçakları ve helikopterleri ve su taşıma araçlarının önemini gördük ve sayısının arttırılması öncelikli bir durum. Erken yangın söndürme ve kontrol altına alma önlemleri üniversite içinde de düşünülmelidir. Üniversitemiz yöneticileri de olay yerindeydiler ve yangının yayılan korkutucu boyutunu canlı canlı hissettiler.

Şimdilerde Adana kentinin ortasında kalan ve tam bir doğal yaşam alanı olan ortamdaki biyoçeşitlilik alanı Adananın Akciğeridir. Kısa sürede yayılan yangının yayılması korkuttuysa da kontrol alınması sevindirici. Bu tür alanların korunması önemli. Doğa ve çevre adına çok üzücü. Umarım doğa kendindi kısa sürede yeniler.


2 Temmuz 2013 Adana

Prof. Dr. İbrahim Ortaş,

Çukurova Üniversitesi, asortas@cu.edu.tr

İbrahim ORTAŞ

5.07.2013 00:08:01

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI