ÇANAKKALE SAVAŞINDA DOKTORLAR

ÇANAKKALE SAVAŞINDA DOKTORLAR

Savaşının en zor günleriydi. En modern silahlarla donatılmış düşman cephelerinden askerlerimizin üzerine yağmur gibi mermi yağıyordu. Aslında yağan mermi değil ölümdü.
Sahra hastaneleri cephenin hemen gerisinde kurulmuştu. Hastanelere her saat, her dakika yüzlerce, binlerce yaralı taşınıyordu.
6-22 Ağustos 1915 tarihleri arasında 18.000’den fazla şehit vermiştik. Yaralıların sayısı ise 35.000’i bulmuştu. Doktorlar, sıhhıyeler, hemşireler hiç uyumadan günlerdir görevleri başındaydı. Önceliği kurtarılması mümkün olan yaralılarımıza veriyorlardı. Sadece yaraları sararak sağlık hizmeti vermeye çalışıyorlardı. Ameliyat, ilaç zaten mümkün değildi.
En çok ihtiyaç duyulan şey morfindi. Ama o kadar azdı ki, her yaralıya vermek mümkün değildi. Doktorlar masaya yatırılan yaralıya bakıyor ümitsiz olanlardan ziyade kurtarılabilir hastalarla ilgileniyorlar, morfini de sadece kurtarılabilir yaralıların acılarını dindirmek için kullanıyorlardı.
Hastabakıcılar masaya tahminen en çok, 16-18 yaşlarından bir çocuk yatırdılar. Organlarının bir kaçını kaybetmiş, vücudu tahrip olmuştu. Her tarafı yaralıydı. Genç Metmetciğin yaralarına bakan Doktor Tarık Nusret,
-“Bu yaralıyı alın,” dedi.
Söyledikleri zar zor duyuluyordu. Çünkü Tarık Nusret önünde yatan Mehmetciğin kendi oğlu olduğunu dehşetle görmüştü. Aylardır cephede olduğundan, evinden hiç haber alamamıştı. Oğluyla aynı cephede savaştığını o an öğrendi. Ölüm halindeki oğluna bakarak,
-“Oğlum, benim; sen de mi buradaydın,” dedikten sonra sarıldı oğluna hıçkıra hıçkıra ağladı. Ne yapsın? Siz olsanız ne yapardınız? Evlat bu…
Çaresizdi Tarık Nusret. Oğluna son bir defa ümitsizce baktı. Elinde enjektör ve morfin… Sırada bekleyen yaralıların sayısı hızla artıyordu. Kaybedecek zaman yoktu. Yanında çalışanlardan birini çağırarak,
-“Oğlumu alın da, şu ağacın gölgesine yatırın,” dedi.
Durmadan sayıları artan diğer yaralılara yetişmeye çalışıyordu. Sıhhiyeler ölmek üzere olan çocuğu gölgeye yatırmak üzere götürdüler. Doktor da diğer yaralılarla ilgilenmeye devam etti.
İki-üç saat sonra işi birazcık hafiflemişti. Ağacın gölgesinde yatan oğlunun yanına gitti. Yüzüne baktı. Çoktan ölmüştü.
-“Oğlum, benim. Kınalı kuzum. Şehidim,” diyecek oldu. Ama diyemedi. Kelimeler boğazında düğümlendi. Gözleri doldu. Çaresizdi. Oğlundan özür diledi,
-“Affet, oğlum. Acını dindiremedim. Ama o senin hakkın değildi,” diye sarıldı oğlunun cansız bedenine. Vatan kurtulsun diye, öz oğluma bile öncelik tanımamıştı.
Bilmem ki, “Vatan sağ olsun,” diyebildi mi….
IŞIKLAR İÇİNDE UYUYUN ADINI BİLDİĞİMİZ BİLMEDİĞİMİZ ŞEHİTLER.
IŞIKLAR İÇİNDE OLUN ÇANAKKALE’NİN GAZİLERİ.
• KAHROLSUN VARLIĞINIZI VE YAPTIKLARINIZI İNKAR EDENLER.



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

30.03.2021 13:40:51

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI