Çaresizlik ve kızgınlık arasında gidip gelen ruh haliyle!

Çaresizlik ve kızgınlık arasında gidip gelen ruh haliyle!

Sevgili Eylem Can, size teşekkür etmek istiyorum. Duygularınızı yazıya döktünüz, sosyal medyada oluşturulan küfür ve hakaret korosuna katılmadınız, sanal zorbalık olarak tanımlanan yeni şiddet türüne ortak olmadınız.
Konu, solun son yirmi yılının tartışılmasını ve egemen sol anlayışın sorgulanmasını gerektirecek önemdedir; bu tartışma ertelenemez bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Eğer yeni Ankara katliamları yaşamak istemiyorsak, bu tartışmayı yapmak, sonuca varmak ve gereğini yerine getirmek durumundayız.

Sevgili arkadaşım,

Yazı vesilesiyle bizlerle paylaştığın duyguyu her zerremle hissettiğimi söylemem gerekiyor. Örgütlü ya da örgütsüz, varıyla yoğuyla koşturan insanların duygu ve çabasını yok saymayı aklımın ucundan dahi geçirmedim. Mesele orada bulunanların duyguları ve ne yaptıkları değildi; hiç kimsenin aksi davranması zaten mümkün olamaz ki. Yazıda sadece “örgütlü” yapıların sorumluluklarını yerine getirmediğine temas etmeyi amaçladım.

O gün orada neler yaşandığının hepimiz tanığıyız. Kimse bir başka gerçeklik varmış gibi göstermeye kalkmasın.

Hepimiz oradaydık. Her birimiz yapılması gereken işleri bir şekilde yerine getirmeye çalıştık. Kimimiz yaralı taşıdık, kimimiz fenalık geçirenleri sakinleştirmeye çalıştık, ambulanslara yol açtık, polislerle cebelleştik. Aksi mümkün mü zaten. İnsanız biz. Siyaseti, şunu bunu bir kenara bırakalım, yaralı bir kuşu bile acısıyla baş başa bırakıp gidemeyiz.

Bireylerin sorumluluğu hassasiyetleriyle, iyi insan olup olmadıklarıyla alakalıdır. Ancak örgütlü olduğunu iddia edenlerin sorumluluğu gerekli olduğu anlarda müdahale olanaklarına sahip olup olmadıklarına bakılarak değerlendirilir.

“Siz bu yazıyı hangi ruh haliyle yazdınız” diye sormuşsunuz. Evet, ruh halimizden başlayarak bütün mevcudiyetimizi sorgulamamız gereken günlerden geçiyoruz. Aslında epey zamandır buna ihtiyaç bulunuyordu; keşke Ankara Katliamı’ndan önce bu sorgulamayı yapabilseydik, şimdi bir başka tartışmanın tarafı olurduk.

Yapamadık, olmadı; solun mevcudiyetine dair eleştirel yaklaşım içeren hemen bütün görüşlerin gördüğü tepki ve eleştiriler bağlamında gösterilen direnç, bizleri Ankara Katliamı karşında korunaksız bıraktı.

Sorun şu: Ankara Katliamı, mitingin kendisinden başlayarak, hemen her aşamasının tartışılmasını, toplanma alanındaki halimizden bombalı saldırıdan sonraki çaresizliğimize ve dağınıklığımıza kadar ele alınmasını, üzerinde ısrarla durulmasını, ders çıkarılmasını gerektiriyor.

Sevgili arkadaşım,

“Reyhanlı’dan sonra olmaz” dedik. “Diyarbakır’dan sonra olmaz” dedik. “Suruç’tan sonra olmaz” dedik. Oluyor ama.

“Unutmayacağız” dedik, unuttuk.  Madımak’ı, Gazi’yi, Reyhanlı’yı, Suruç’u unuttuk.

Unutmak ölen arkadaşlarımızın acısını hissetmemek, onları özlememek değildir. Gereğini yerine getirmemektir unutmak.

Aslında nasıl bir ülkede yaşadığımızı unutmuşa benziyoruz.

Hangi ruh haliyle yazdığımı sormuşsunuz. Soru doğru. Çünkü çok kötü bir ruh haliyle yazdım. Ruhum çaresizlik ve kızgınlık arasında gidip geldi. Çünkü her şey gözümüzün önünde cereyan etti. Bu yazıyı da benzer bir ruh haliyle yazdığımı bilmenizi isterim. Çünkü şiddetle ihtiyaç duyduğumuz tartışma ve sahici sorgulama ne yazık ki “mahalle baskısı” nedeniyle bilinmez bir tarihe ötelenme tehlikesiyle karşı karşıya.

Yüz arkadaşımıza kıydılar, yüzlercesini yaraladılar; evlere ateş düştü, ocaklar söndü. Sol, altından kolay kalkamayacağı bir katliamla karşı karşıya bırakıldı. Şimdi hepimiz durduğumuz yerden bakacağız, solun hayatında, hayatı kavrayış biçiminde, hayat içindeki konumlanışında değişiklik olacak mı olmayacak mı? Ben umutlu değilim. Umarım birileri çıkar, “bu düzenin böyle gitmeyeceğine” dair umudumu çoğaltır.

Bekleyip göreceğiz; müdahil olamıyoruz çünkü, gücümüz yetmiyor. Çünkü gerçeklerle yüz yüze gelme cesaretimiz ve gerçeklerin gereğini yerine getirme niyetimiz yok.

53 yaşındayım. Kendimi bildim bileli bu işlerin içindeyim. Eğer günlerdir küfür ve hakaret yağdıran gençler hallerinden memnunlarsa, benim için de sorun yok, bütün söylediklerimi yok sayabilirler.

Burada kesiyorum. Sizin ve diğer arkadaşlarımın ruhunda küçücük bir kırılmaya sebebiyet verdiysem, özür dilerim.

adanaulus

30.10.2015 21:05:00

YAZARLAR


"HALKÇI BELEDİYECİLİK BAYRAĞINI ADANA VE 15 İLÇEMİZDE DALGALANDIRACAĞIZ"

CHP ‘Lİ OYA TEKİN: SON SÖZÜ SİZ SÖYLEYİN

CHP’Lİ GÖÇMEN: SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TEMEL NOKTASI İNSAN VE HİZMETTİR

TZOB MART AYINDA ÜRETİCİ VE MARKET FİYATLARINDAKİ DEĞİŞİMİ AÇIKLADI

ZEYDAN KARALAR: HİZMETTE SİYASİ AYRIM YOK

ENERJİSA’DAN "SEÇİM" AÇIKLAMASI

CHP İL BAŞKANI TANBUROĞLU: KAZANIYORUZ

ÇUKUROVA ÖDÜLÜ TYS BAŞKANI ÖZYALÇINER’E VERİLDİ

SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI