Çelik, Doğankent’te
Manşet Haber 27.09.2013 13:56:46 0

Çelik, Doğankent’te

Çelik, Doğankent’te

ocelik_dogankentGeçtiğimiz hafta CHP Genel başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Gürsel tekin’in şafak vaktinde işçilerle görüştüğü Doğankent’e bu kez Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik gitti.

Bakan Çelik, Adana ziyareti kapsamında,  geçtiğimiz günlerde başlanan ve büyük bir hızla ilerleyen Magarsus Antik Kenti’ndeki kazı çalışmalarını yerinde görmek üzere Karataş İlçesi’ne giderken, Yüreğir İlçesi’ne bağlı Doğankent’i ziyaret edip, vatandaşlar ile bir araya geldi.
Vali Hüseyin Avni Coş ve bürokratların eşlik ettiği Doğankent gezisi sırasında vatandaşlar ve esnafla tek tek tokalaşarak hal ve hatırlarını soran Bakan Çelik, ziyaret ettiği bir kahvede vatandaşlarla sohbet etti.

Bakan Çelik, Adana’nın Akdeniz’den dünyaya açılan penceresi olan Karataş ilçesinin gelişip kalkınmasına büyük önem verdiklerini ve bu şirin ilçenin, özellikle turizm sektöründe önemli bir konuma sahip olması için çaba sarf ettiklerini söyledi.

Doğankent ziyareti sırasında vatandaşların taleplerini dinleyen Bakan Çelik, yaşanan tüm sıkıntıların not edildiğini ve çözüm yollarının kısa sürede yaşama geçirileceğini söyledi. Ziyaret, vatandaşların yoğun sevgi gösterileriyle noktaladı.

omercelik_dogankent

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°