Çelik Heykel Sergisinde
Manşet Haber 10.09.2013 17:41:42 0

Çelik Heykel Sergisinde

Çelik Heykel Sergisinde

omercelik_sabanci

 

Sabancı Müzesinde düzenlenen “Anish Kapoor İstanbul’da” sergisi sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Dünyaca ünlü sanatçı Anish Kapoor’un Türkiye’deki ilk geniş kapsamlı heykel sergisinin açılışına iş ve sanat dünyasından çok sayıda yerli ve yabancı konuk katıldı.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in de ziyaret ettiği sergi, 5 Ocak tarihine kadar Sabancı Müzesinde ziyaretçilerini ağırlayacak.

Serginin açılış kokteylinde yaptığı konuşmaya Sabancı Müzesinin etkinliklerine katılmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti belirten Bakan Çelik, Anish Kapoor’un dünyanın yansımalarını tesadüflerle, çağrışımlarla anlatan büyük bir sanatçı olduğunu söyledi.

“Hayat denilen bu gölge âlemine bakışımızı değiştirecek devrimci sarsılmalara ihtiyacımız var” diyen Bakan Çelik, Anish Kapoor’un bunu yapma arayışındaki bir sanatçı olduğu vurguladı.

Bakan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

BÜYÜK BİR SANATÇIYI AĞIRLIYORUZ

Tanımlamalar üzerine, çerçevelemeler üzerine konuşuruz. Akışkanlıklar, tesadüfler üzerine konuşmak bizim açımızdan zor bir meseledir. Hakikaten bugün büyük bir sanatçıyı ağırlıyoruz. Buna emeği geçen herkes çok büyük bir iş yaptı.

Bu müzeye gelmeyi, bu müzenin açılışlarında bulunmayı seviyorum. Çünkü bu müzedeki sergilerin seçilmesi, konuların seçilmesi aynı zamanda dünyadaki entelektüel arayışlarla bir paralellik arz ediyor. Dünyadaki arayışların içerisinde yoğrulan, dünyadaki arayışlarla paralel yürüyen sanatçıların arayışlarını burada çok net bir biçimde görebiliyoruz.

HER BELİRTİ BİR İŞARETTİR

Anish Kapoor ve onun sanatı için en çok ifade edilen şey büyük bir disiplinin ve deneyimin içerisinde arayışını, dünyanın aksini, dünyanın nereye nasıl yansıdığını, tesadüflerle, çağrışımlarla anlatmasıdır.

Dünyayı gerçekten dinleyen ve arayan kişi için her belirti bir işarettir. Ben Anish Kapoor’un eserlerine bakarken bu cümleyi aklımda tutacağım.

Çünkü her belirtiden bir işaret, hayatın her gölgesinde, o gölge ile sınırlı kalmayan, zihnimizdeki kalıpları değiştiren, renklerle ve biçimlerle oynayan bir yolculuk sergileyeceğiz. Bugün açısından baktığımızda bunu çok kıymetli görüyorum.

DEVRİMCİ SARSILMALARA İHTİYACIMIZ VAR

Dünyada zaman zaman söz tükenir. Bildiğimiz kalıplar, zihnimizdeki formlar dünyayı izah etmekte zorlanır. Yine böyle bir döneme giriyoruz. Zihin kalıplarımızı, formları değiştirecek, hayat dediğimiz bu gölge alemine başka bir açıdan bakmayı sağlayacak, bunun başka yüzünü bizlere gösterecek devrimci sarsılmalara ihtiyacımız var.

Tam da bunu yapan, bunu yapmanın arayışında olan bir sanatçı ile beraberiz. Burada emeği geçen herkesi kutluyorum. Kültür Bakanı olarak burada bulunmaktan, buradaki eserleri görmekten, buradaki faaliyetlere katılmaktan büyük memnuniyet duyduğumu tekrar belirtiyorum.

ÇELİK, MÜZENİN ANI DEFTERİNİ İMZALADI

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, konuşmasının ardından sergiyi gezerek eserler hakkında bilgi aldı.

Bakan Çelik, sergiden ayrılmadan önce müzenin anı defterini imzalayarak, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’ya teşekkür etti.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°