CERRAHPAŞA

CERRAHPAŞA


Osmanlı Devletinde tıp; hekimlik, cerrahlık ve kemhalık (göz hekimliği) olmak üzere üçe ayrılıyordu. Hekimler medreselerde eğitim alıyor, cerrahlar ise usta-çırak ilişkisi içinde yetiştiriliyordu. Bunlardan biri semtine ismini veren Mehmed Paşa idi.
Mehmed Paşa Şehzade Murad'ın sancakbeyliği sırasında 14 yıl Manisa'da bulundu. Sultan Selim’in vefatından sonra şehzade ile İstanbul'a döndü. 1578'de Kaptan-ı Derya Piyâle Paşa'dan dul kalan Hâce Gevherî Memluk Sultan'la evlendi.
Çeşitli görevlerden sonra Rumeli Beylerbeyliğine getirildi. Bir yıl sonra da vezir oldu. 1589'da Gence Seferi sonrası 100 dirhem gümüşten 500 akçe kesilmesi gerekirken, 2000 adet ayarı düşük akçe kesilmesi üzerine sipahiler ayaklanınca görevinden azledildi. Ama 29 Ocak 1593'te affedilerek tekrar görevine döndü.
1595'te taht el değiştirdi ve Üçüncü Mehmed padişah oldu. Mehmed Paşa da Belgrad'da bulunan ordunun zahiresini temine memur edildi. 9 Nisan 1598'de Hadım Hasan Paşa'nın azli üzerine, sadarete getirildi. Sekiz ay yirmi yedi gün bu görevde kaldı. 1599'da yine azledildi. Kısa süre sonra tekrar vezir oldu.
1603'te tahta geçen Birinci Ahmed Han, Mehmed Paşa'yı sadaret kaymakamlığına atadı. Fakat paşa nikris hastalığına yakalanmıştı Artık görevini yapamıyordu. 10 Ocak 1604'te vefat etti
Mehmed Paşa adı hep yaptırdığı eserleriyle anıldı.Bir sürü cami, türbe, medrese, sebil, çeşme, şadırvan ve hamamdan oluşan bir külliye yaptırdı.
Tarihler 1582'yi gösterirken. Şehzade Mehmed sünnet edilecekti. Sünnet düğünü 55 gün sürdü. Bu arada fakir fukara çocukları, saraydaki içoğlanlar ve devlet adamlarının çocukları da sünnet edilmişti.
Düğünün son gününde de sıra şehzadenin sünnetine geldi. sabah erkenden hamam hazırlandı, vücudun yumuşaması ve temizliği sağlandı. Cerrah Mehmed Paşa sünneti bizzat kendisi yaptı. Kullandığı malzemeleri de şehzadenin annesi Safiye Sultan’la babaannesi Nurbanu Sultan'a altın tepsiler içinde gönderdi. Heyecan ve endişe içinde bekleyen iki sultana, sünnetin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirildiği müjdesini veriyordu. Sünnetten sonra Mehmed Paşa ihsanlara boğuldu, vs.
Bundan sonra Cerrah unvanı verilen paşa, “Cerrahpaşa”ya da,“Cerrah Mehmed Paşa” diye anılmaya başladı. Bulunduğu semte de adı verildi.
Nereden mi aklıma geldi bu hikaye?
Cerrahpaşa ülkemizin gözbebeği, gurur duyduğumuz tıp fakültelerinden biri. Oraya bir rektör atandı. Hayırlı olsun. Acayip olan ne? Rektör olabilmek için en az üç yıllık profesör olmak gerekiyormuş. Halbuki bu arkadaş henüz bir yıllık profesörmüş. Çok yetenekli ve vazgeçilmez bir değer olmalı ki, yasa değiştirilmiş, rektör olabilmek için üç yıllık profesör olma şartı kaldırılmış, arkadaş dört gün içinde Cerrahpaşa’ya rektör olmuş, beşinci gün yasa yeniden değiştirilerek, eski haline dönmüş.
ŞİMDİ KAFAMI KURCALAYAN SORULAR…
• BU ARKADAŞ HANGİ MİSYONLA REKTÖR OLDU?

• CERRAHPAŞA’DA BUNDAN SONRA NASIL DEĞİŞİKLİKLER OLACAK?
BİR DE KENDİMLE İLGİLİ YORUM…
• BUNDAN SONRA BANA BİR SORU SORULURSA, YASALARA DAYALI YORUM YAPARAK, KENDİMİ SALAK YERİNE KOYDURMAYACAĞIM.




25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

16.01.2020 12:39:02

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI