CESUR, İDEALİST, DUYARLI, VATANSEVER, KAHRAMAN BİR KADIN
Manşet Haber 27.10.2021 11:54:39 0

CESUR, İDEALİST, DUYARLI, VATANSEVER, KAHRAMAN BİR KADIN

CESUR, İDEALİST, DUYARLI, VATANSEVER, KAHRAMAN BİR KADIN


Sürmene’de yaşıyor. Henüz 37 yaşında. Resim çiziyor.Karamsarlığa, Kasvete, karanlığa,bağnazlığa isyan ediyor, doğayı, insanı mutluluğu, geleceği ve hayallerini çiziyor. İstanbul, Londra, Münih başta olmak üzere pek çok yerde sergi açtı.
Hayal ettiği hayatı yaşamak için, büyükannesinden kalan eski bir evi elleriyle onardı.Çevresinde,problem değil çözüm üreten, kültür ve sanatı toplumun hizmetine sunacak bir hayat sürmeye başladı
Bölgedeki Çamburnu bir çöplük haline gelmişti. Gökçe bunu kendine dert, eylemlerine amaç edindi. Çamburnu sahilinde açılacak olan kafes balıkçılığı işletmesinin deniz ekosistemine ve çevreye vereceği zararı anlatmaya çalışıyordu. Burada kurulacak tesislerin görüntü kirliliği yaratacağını, genel estetiği bozarak, yerel turizmi etkileyeceğini, kafeslerde kullanılacak yemlerin deniz balıklarının besin zincirini bozacağını haykırıp duruyordu.
Bunu duyurmak için sergiler açtı, basına açıklamalar yaptı, bir dernek kurdu.
24 Ekim Pazar günü kendi elleriyle özene, bezene yaptığı ve bir botanik bahçesine döndürdüğü evinde bir basın açıklaması yapacaktı.
Sürmene dokumalarından, kendi elleriyle, “Çamburnu Denizine Kimse Kafes Saplayamaz,” diye bir afiş hazırladı.
AMA
Basın açıklamasına saatler kala Gökçe’nin evinde bir yangın çıktı ve geleneksel yerel mimari ile cennete çevirdiği ev kül oldu. Jandarma “kundaklama” şüphesiyle inceleme başlatmış. Geçmiş olsun ve kolay gele…
Ancak evinin yanması Gökçe’nin hayatı ve doğayı savunmasını engelleyemedi. Her şeye rağmen, söylemek istediklerini, göz yaşları içinde, son kelimesine kadar anlattı, çığlıklar halinde. (Canlı olarak televizyonda görmüş olmalısınız.)
Sözlerini şöyle tamamladı Gökçe:
“Biz atalarımızdan kalan evimizi kaybetmiş olsak da, bu geri getirilebilir bir şey. Ben bir ressam olarak, oradaki her ayrıntıyı aynı şekilde resmedebilirim. Yanan evimi tekrar ayağa kaldırabilirim ama denizi kaybettiğimizde bu geri döndürülemez.”
ACABA, AYMAZLARA,
• “Yanan evimi tekrar ayağa kaldırabilirim ama denizi kaybettiğimizde bu geri döndürülemez.” SÖZLERİ BİR TOKAT OLABİLİR Mİ?
ACABA,
• BU AYMAZLIKLAR BİR GÜN SONA ERECEK Mİ?
ÇOK YAŞA CESUR VE VATANSEVER KADIN.
ŞİMDİ, KENDİMİ DE AŞARAK DİLİYORUM Kİ,
• GÖKÇE’NİN EVİNİ YAKANLAR DA YANSIN.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°