ÇEVRECİLER ADANA’DA BULUŞTU
Manşet Haber 15.11.2022 10:27:11 0

ÇEVRECİLER ADANA’DA BULUŞTU

ÇEVRECİLER ADANA’DA BULUŞTU






Çukurova bölgesinde yaşanan çevre değişikliklerini ve kirlilikleri tespit etmek için ülkenin dört bir yanından gelen çevreciler Adana Tabip Odası ev sahipliğinde Adana’da buluştu.





Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, İklim Adaleti Koalisyonu bileşenlerinin Adana’nın toprağını, suyunu, havasını kirleten kömürlü termik santrallerinin kurulduğu Sugözü  Akkum sahilinde incelemelerde bulunduklarını, santrallerin yapıldığı koruma altındaki deniz kaplumbağası yumurtalama alanları ve ithal çöp atılan tarlalar gezildikten sonra Adana Tabip Odası’nda bir araya gelerek istişarede bulunduklarını söyledi.





Sağlıklı olmanın, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı olmadığını, kişinin bedenen, ruhen, sosyal ve çevresel yönden tam bir iyilik hali olduğunu vurgulayan Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, burada yaptığı konuşmada “Eğer temiz ve yaşanabilir bir çevremiz yok ise sağlıklı olmamız mümkün değildir. Bereketli Çukurova toprağımızdaki nehirlerimiz, denizimiz ve toprağımız acımasızca kirletilmeye devam ediyor. Bu kirlilikte; kömürlü termik santraller ve ithal çöpler oldukça fazla yer işgal ediyor. Özellikle kış aylarının akşam saatlerinde soluduğumuz hava oldukça yüksek kirlilik taşımaktadır.”









ÇUKUROVA KÖMÜR KARASINA MAHKUM EDİLMEMELİ





Toplum olarak bir an önce geç kalmadan temiz çevre oluşturmak için gerekli önlemlerin alınmasının zorunlu olduğunu da ifade eden Başkan Uzm. Dr. Menteş, “Kömürlü termik santralleri; deniz  ekosistemine, biyoçeşitliliğe, tarım alanlarına büyük zararlar vermektedir. Bu nedenle enerji politikaları tekrar gözden geçirilmeli, yenilenebilir ve çevre dostu politikalara dönülmelidir.  Çukurova kömür karasına mahkum edilmemelidir.





ÇUKUROVA AVRUPA’NIN ÇÖPLÜĞÜ DEĞİLDİR





Başkan Uzm. Dr. Menteş, “Adana’da son yıllarda yoğun şekilde plastik ağırlıklı karışık çöp içeren kaçak döküm sahaları ile karşılaşıyoruz. Geri dönüşüm amaçlı ‘plastik atık ithalatı’ adı altında ‘çöp kaçakçılığı’ yapıldığı kanaatindeyiz. Yurt dışından geri dönüşüme uygun olmayan atıklar yasal ithalat adı altında ülkemize sokulmakta ve bunları değişik yerlere dökerek veya yakarak kurtulmaya çalışılmaktadır. Çukurova Avrupa’nın çöplüğü değildir. Plastik atık sorununun çözümü geri dönüşüm değildir. Olabildiğince plastiksiz bir yaşam kurmaktan geçer.” diye konuştu.





ÇETKO, DAÇE ve İklim Adaleti Koalisyon Bileşenlerinden oluşan Çukurova İklim Adaleti Kervanı üyeleri,  Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’dan dünya’da ve ülkemizdeki ithal çöp sorunuyla ilgili ayrıntılı bilgiler aldı. İklim konusunda ortak mücadele ve daha güzel çevre özlemiyle toplantı tamamlandı.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°