CEZAEVLERİNDE MAHKÛMLAR VARDİYAYLA UYUYOR!
Manşet Haber 19.04.2018 23:46:04 0

CEZAEVLERİNDE MAHKÛMLAR VARDİYAYLA UYUYOR!

CEZAEVLERİNDE MAHKÛMLAR VARDİYAYLA UYUYOR!

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, cezaevlerinde hüküm giymeden tutuklananların sayısındaki artışa dikkat çekerek, yığılmaların önlenmesi için yargı sürecinin hızlandırılması gerektiğini söyledi.

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM Genel Kurulu’nda söz olarak, cezaevlerindeki yığılmalara dikkat çekti. Ülkemizdeki, 291 kapalı cezaevinin kapasitesinin 207 bin 339 olduğunu belirten Ömer Fethi Gürer, “Cezaevlerinde yargının kesinleşmemiş kararıyla yatan çok sayıda tutuklu bulunmaktadır ve bu cezaevlerinde bulunanların sayısı 250 binlere dayanmış durumdadır” dedi.

VARDİYAYLA UYUYORLAR

Cezaevlerinden gelen bilgilere göre, yatak kalmadığı için tutukluların vardiya usulü uyumak zorunda kaldıklarını, birkısım mahkûm uyurken diğerlerinin sandalyelerde, yerlerde, tuvalet önlerinde dahi barındığını ifade eden Ömer Fethi Gürer, “Çözüm, daha çok cezaevi yapmak değildir. Yargının karar alma sürecinin hızlandırılarak tutuklularla ilgili verilecek hükümlerin bir an önce gerçekleşmesi cezaevlerindeki bu yığılmayı önleyecektir” diye konuştu.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°