ÇGC Başkanı Esendemir terörü kınadı
Manşet Haber 22.08.2012 00:41:40 0

ÇGC Başkanı Esendemir terörü kınadı

ÇGC Başkanı Esendemir terörü kınadı

Gaziantep’te Karşıyaka Polis Karakolu yakınlarında bomba yüklü bir aracın infilak ettirilmesi sonucu 9 kişinin ölümü, 69 kişinin yaralanmasıyla ilgili terör olayına Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nden sert tepki geldi.

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir,  vatandaşların en hassas olduğu bir günde Ramazan Bayramının 2. Gününde terörün iğrenç yüzünün bir kez daha görüldüğünü ifade ederek şunları söyledi:

‘’Gaziantep’te  bir bayram gününde yaşanan olay hem bu şehri, hem ülkemizi yasa boğmuştur. Kimsesiz ve savunmasız insanların canlarını almak kahramanlık değil kalleşliğin göstergesidir.

Bugün dünya genelinde tepki gören, insanlık ayıbı gösterilen terör olayı yeni senaryoyu da gündeme getirmiştir.

Geçtiğimiz yıllarda halkımızı sağ-sol, alevi-sünni çatışmalarına sürüklemek isteyen terör odakları bu defa oyunlarını  Türk-Kürt halkı çatışmasına çekmeye çalışmaktadırlar. Anc ak halkımız bu oyuna gelmeyecektir.

İnsan hayatını sona erdiren her türlü terör olayını şiddetle kınıyor ve protesto ediyoruz. Din, dil, ırk ve ideoloji adına yapılan terörün her türlüsü insanlığın yuz karasıdır, ayıbıdır. Bir kez daha şiddet ve nefretle kınıyoruz.

Gaziantep’te hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara şifa diliyoruz. Tüm vatandaşlarımızı soğukkanlı davranmaya davet ediyoruz.’’

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°