CHP Çukurova’dan üye kayıt atağı
Manşet Haber 3.10.2013 17:12:33 0

CHP Çukurova’dan üye kayıt atağı

CHP Çukurova’dan üye kayıt atağı

Yerel seçimler öncesi CHP Çukurova İlçe Örgütü, dur-durak bilmiyor. Geçen hafta, yoğun bir katılımla 3. Danışma Kurulu toplantısını gerçekleştiren CHP Çukurova, partiye yeni üye kazandırma konusuna ağırlık verdi.

Yaz bitiminde üye kayıt atağını başlatmayı planlayan CHP Çukurova İlçe Örgütü “atağın” ilk bölümünü Huzurevleri Mahallesi’nde başlattı. İlçe Başkanı Haşmet Biçer’in de katıldığı bu “atak” kampanyaya dönüştü.  Cahit Artuk, Nurşen Artuk, Ali Durdu, Murat Artuk, Emine Gökçe, Eşe Şahin, Dilek Artuk adlı yurttaşlar CHP Çukurova İlçe Örgütü’ne üye oldular.

CHP’nin yeni üyeleri örgütleriyle gurur duyduklarını, Mustafa Kemal’in partisine kaydolmanın heyecanının başka olduğunu söylediler.

İlçe Başkanı Haşmet Biçer de, ”Yerel seçim heyecanı yurttaşlarımızı CHP’ye daha çok yönlendiriyor. Biz de örgüt olarak her üyemizin söz ve karar sahibi olacağı demokrat bir örgüt yaratmaya söz veriyoruz. Demokratik ve çoğulcu bir anlayışa sahip  örgütümüz muhakkak ülke yönetimine gelecek, çünkü AKP artık ömrünü tamamladı.” dedi.

Katılım atağına İlçe Başkanı Haşmet Biçer’in yanısıra, yöneticiler Murtaza Kulu, Nilgün Kala, Ali Uçar ile İlçe Kadın Kolları Başkanı Zihneti Emre de katıldı.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°