CHP Kongreleri ve Değişim

CHP Kongreleri ve Değişim

Çukurova dışında ilçe örgütleri kongrelerini tamamladı. Yeni seçilen delegeler il kongresinde görev alacak. İl ve ilçe örgütlenmelerinin ardından başta Parti Meclisi (PM) olmak üzere merkez kadrolar yeniden belirlenecek. Böylece Baykal sonrası seçimi ya da ataması yapılmayan en küçük örgütsel birim kalmamış olacak. CHP, ilk yerel seçimlerine tümüyle yeni belirlenen yöneticileriyle hazırlanacak.

'Yeni CHP' sloganı, kadroların seçimlerin tamamlanması açısından kullanılabilir duruma gelmiş oluyor. Ancak bunun da, ulusal ve yerel basında yer bulan haberlere, parti içindeki gelişmelere ve örgüt seçimlerinin sonuçlarına baktığımızda Baykal dışında partinin ne kadar 'Yeni CHP' olduğu tartışmasını bitirmeye yetmeyeceğini gösteriyor.

Şimdiler de 'Yeni' demek, eskisinden farklı olmanın gözle görülür, duyulur ve hissedilir olması demektir. Teorik anlamda 'Yeni' bir hazırlığa, farklı hitaplara ihtiyaç duyarken pratiği açısından anında farklılığını belli edendir. Ayrıca yeni bir değişimle sürecini başlatır. Buradaki değişim ne kadar güçlü ise 'Yeni' o kadar çok fark edilir.

Hatta yeni yüzyılda 'değişim' o kadar hızlı ki, değişimin dünyayı nereye götürdüğü hakkında fikir yürütmek dahi çok zorlaştı. Açıkçası 'Yeni'den ziyade hızlı ve engellenemez değişimin doğru anlaşılması; buna uygun yeniden yapılanma ve toplumsal beklentileri karşılayacak ciddi yol haritasına ihtiyaç duyuluyor.

Küreselleşme ile yeniden şekillenen dünyada diğer kavramlar gibi 'Sol'da kendini yeniden tanımlamaya çalışıyor. 'Sol' bu süreçten bırakın kendini soyutlamasını, 'Sol'dan beklentiler daha da çok artmaktadır. Tüm dünyada dengeler sürekli ezilenlerden, yoksullardan yana ağırlaşmaktadır. Özgürlük, barış, demokrasi, sosyal refah gibi 'Sol' değerlere olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.

İşte bu noktada eski söylemlerle süreci aşmaya çalışmak sadece kişinin kendisini tatminine yetecektir. 'Sol', evrensel değerleri önceleyen, hak ve eşitliği savunan, demokrasiden yana kesin tavır aldığı yenilikçi anlayıştan yana olmalıdır.

Adana özelinde ise; yaşandığının aksine yeni, yenilik ve değişim gibi manalı sözler anlayışların değişimi değil, kişiler üzerinden söylenmektedir. Tüm ilçe seçimlerinde fikirsel bir tartışma ya da farklı anlayıştaki grupların rekabetini ne gören oldu ne de duyan. Ara sıra fısıltı gazetelerinde eski SHP, CHP anlayışlarının yarışı gibi laflar söylenmiş olsa da kişisel hesaplaşma kokusu daha ağır bastı.

Ayrıca partiye emek vermek, zaman harcamak önemsenmesi gereken bir değerdir. Yıllarca partiye emek veren insanları acımasızca linç etmek yerine 'yeni değerleri nasıl kazanabiliriz?'e odaklanmalıdır. Anlaşılmaz olan ise; yeni tek isim gündeme dahi giremezken, eskiler birbirlerini 'eski' olmakla nasıl suçlayabiliyorlar? Ayrıca sormak lazım bu süreçte yeni bir isim olarak kim aday olabildi?

İktidara gelmek için değişim talep etmek ile partilileri uzaklaştırmaya çalışmak birbirinden farklıdır. Yıllarca emek verenler birbirini biçmeye çalışırken yeni isimler partinin yakınına bile yaklaşamamaktadır. Ayrıca partinin sahibi gibi davranmaya kalkmak hastalıklı hal demektir. Parti değerlerimize önem vermekle birilerini kutsallaştırmak aynı şey değildir.

Kendini 'Sol'da hisseden herkes CHP'de politika yapabilmelidir. Seçim döneminde diğer sol partilerin kapılarını çalıp oy ve destek isteyenler, seçim sonrası da bu partililere kapıyı açık tutmalıdır. Sağ'dan yapılan transferlere gösterilen önem, 'Sol'dan gelen arkadaşlara da yapılabilmelidir.

Bu süreç sadece isminin önüne 'Yeni' ekleyerek yürütemez. Bugünkü görüntüler gönül verenleri umutsuzluğa sevk etmektedir. 'Küçük olsun bizim olsun' yaklaşımı eskiden olduğu gibi partinin içe kapanmasına neden olacaktır. Parti içi hesaplaşmalar bugüne kadar neler kaybettirdi hepimiz hala hafızasında.

Eşit, adil, vicdanlı, bağımsız hukuk sahibi, barışçıl, küresel vizyonu olan bir Türkiye için; gerçek sol politikalar üreten, kişisel hesaplardan arınmış, ilkeli birliktelik kuran, üreten, paylaşan bir yapıya ihtiyaç var.

Lafta değil özde değişim için kişi önce kendinden başlamalıdır. Yeni olmayı sadece yeni liderin gelmesi olarak görenler, önce kendisinin ne kadar yenilendiğini ve farklı bakmayı başarabildiğini düşünmelidir. Hala delege peşinden koşuyorsa ve yıllar sonra ki adaylığına kendini kilitlemişse, yeninin bir parçası değil; ancak 'doğan görünümlü şahinin' olmaya devam edecek demektir.

 

adanaulus

14.08.2012 18:52:11

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI