CHP
Manşet Haber 10.08.2020 15:10:28 0

CHP'DE SORUN PARTİ İÇİ MUHALEFET

CHP'DE SORUN PARTİ İÇİ MUHALEFET


Ak Parti'nin 18 yıllık iktidarını sandıkta yıkacak bir muhalefet oluşamaması tartışılırken hemen herkesin fikir birliğinde uzlaştığı konu, CHP'nin muhalefet üretememesi oluyor. Eleştiri oklarının yöneldiği CHP'deki temel sorun şu ya da bu şekilde parti yönetimine bağlansa da, parti içi muhalefetin düzeysizliği, çapsızlığı ve nihayetinde de parti yönetimi ile fikir ortaklığı sorunları içinden çıkılmaz hale getiriyor.





Aslında ülkemiz de CHP de son 20 yıldan bu yana muhalefetsiz. 18 yıldan bu yana iktidarda bulunan neoliberal politikalara çapalanmış bulunan CHP'nin iktidarın alternatifi değil, onu düştüğü çukurlardan çıkaran, toplumun girdiği her bunalımda hedefini bulanıklaştırarak düzenin sağ salim bir limana ulaşmasını sağlayan emniyet sübabı vazifesi gördüğü eleştirileri ne kadar haksız?





Buradan çok defa örnekleriyle açıkladım ama kısa bir tekrarın zararı yok;





1- Ülkemiz IMF ve Dünya Bankası tarafından 1999 krizi gerekçe gösterilerek dayatılarak çıkarılan 15 günde 15 yasa ve bunlara ilaveten yapılan iç hukuk düzenlemeleri ile meşhur Karlofça anlaşmasından ve Osmanlının imzalamak zorunda kaldığı kapitülasyonlardan daha ağır şartlara boyun eğdi.
'Neolieraller CHP'yi nasıl ele geçirdi?' kitabımda, o dönemde çıkarılan yasaları ve bunların nasıl bir ekonomik tahribata yol açtığını madde madde aktarmıştım.





2- İşte bugün yaşadığımız bütün kötülüklerin anası diyebileceğimiz, 'bu yasaları çıkarmazsanız IMF para göndermeyecek' diyerek şantaj yapan, bu yasaların çıkarılmasını sağlayan ve Türkiye'yi diz çöktüren Kemal Derviş erken seçimi zorlayarak hükümeti yıkmış, ardından gelen ilk seçimde de CHP'den önce milletvekili seçtirilip sonra da ekonomi politikalarının başına oturtularak, halkın belini kıran ekonomik gelişmeler karşısında CHP'yi halkın sığınacağı bir liman olmaktan çıkararak bir anlamda Ak Parti'nin önünü açmıştı.





3- Kemal Derviş seçimlerden kısa bir süre sonra Genel Başkan Yardımcılığından ayrılarak ABD'ye dönmüştü. Deniz Baykal'lı CHP ve Derviş'in ekonomi politikalarını emanet bıraktığı arkadaşları ise tek bir gün bu politikaları eleştirmeden, 'açılan yaralar' üzerine 'tedaviyi biz iyi yaparız' tadında topluma mesajlar verdiler.





4- Kemal Kılıçdaroğlu iş başına geldiği günden bu yana partinin ekonomi politikalarında zerre bir değişiklik olmadı. Kemal Derviş'in ekibinin eskileri korundu ve yenilerle 'güçlendirilerek' yola devam edildi. Partimizin programında kontrolsüz bir serbest piyasacılık kutsanırken Derviş'in çıkardığı, Ak Parti'nin uyguladığı politikalar, CHP'nin yetkili ağızlarınca övülüyor.





Buraya kadar olanları birlikte yaşadık.





Tüm bu veriler ışığında aynı ekonomik modeli savunan kadroların bir kısmının 'iktidarda' bir kısmının da 'muhalefette' olması sonucu hiçbir şeyin değişmediğini de yaşayarak gördük. Aynı fikri akstalar çünkü.





CHP'nin bir türlü iktidar hedefine odaklanamamasının, gerçek iktidar yürüyüşünün başlatılamamasının nedeni de Ak Parti karşısında samimi gelmeyen CHP muhalefeti gibi, CHP'nin bu pozisyondan kurtulup gerçekten iktidara yürümesini engelleyen de parti içi 'iliştirilmiş muhalefet' dersek yanılır mıyız?





Parti içi muhalefet ile parti yönetiminin birbirini tamamladığı, farklı bir ses, farklı bir tona dahi tahammül edilmediği, son kurultay ve yarışın ancak 'ben ne olacağım?' tadında olduğu bir parti  iktidara giden yolu açabilir mi?





Eğer CHP üreten, adil bölüşen bir Türkiye hedefine yürüyecekse önce parti içinde parti yönetimi ile birlikte çalışan, onlara eklemlenmiş ve onlardan tek farkı kimin koltuğa oturacağına dair tartışmaları geride bırakacak bir siyasi iklim yaratılması gerekmiyor  mu?





Deniz Baykal'ın Muharrem İnce'yi kolladığı, Kılıçdaroğlu'nun Derviş'çi Öztrak ve Böke'yi parti yönetiminden uzak tutamadığı, Önder Sav'dan habersiz kuşun uçmadığı, Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ı 'kıramadığı' bir CHP yönetimi ve muhalefeti!





Bu düzen sürsün diye de Kemal Bey'in deyişiyle 'rant dağıtım merkezi' olan belediyelerin başkanlarına verilen talimatla kontrol edilen delegelerden firesiz alınan oylarla sürdürülen parti içi iktidar ve muhalefet rejimi.





CHP iktidarı için önce CHP'de muhalefetin olması gerekmiyor mu?










YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°