CHP’Lİ BULUT:  HARİKA ÇOCUKLAR UNUTULDU
Manşet Haber 22.09.2020 16:40:34 0

CHP’Lİ BULUT:  HARİKA ÇOCUKLAR UNUTULDU

CHP’Lİ BULUT:  HARİKA ÇOCUKLAR UNUTULDU

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut,yirmi yılı aşkın süreden beri herhangi bir özel yetenekli çocuğa destek sağlanmadığın belirterek, Harika Çocuklar Yasası olarak bilinen yasanın neden işletilmediğini Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’a sordu. Bakan Ersoy, “Kurumlar arası yetki ve görev karmaşası nedeniyle 6660 sayılı kanun işlemez hale geldi” dedi.

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un yanıtlaması üzere TBMM Başkanlığına bir önerge verdi. Önergesinde kamuoyunda Harika Çocuklar Yasası olarak bilinen 6660 sayılı “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından Yetiştirilmesi Hakkında Kanun”a değinen Bulut, şunları aktardı:

“1948 yılında müzik alanında özel yetenekli çocuklar olan İdil Biret ve Suna Kan’ın yurtdışına devlet bursu ile gönderilip yetiştirilmeleri için özel olarak çıkarılan 5245 Sayılı Yasa, 1956 yılında çıkarılan 6660 sayılı yasa ile daha da genişletilerek, güzel sanatların her alanında özel yetenekli çocukların belirlenip devlet bursuyla yurt dışında eğitim görmeleri sağlanmıştır. Kamuoyunda Harika Çocuklar Yasası olarak bilinen yasaya göre özel yetenekli çocukların ve anne babalarının tüm masrafları 16 yaşına kadar devlet tarafından karşılanmaktadır. Kanun halen yürürlükte olmasına rağmen, yirmi yılı aşkın süreden beri herhangi bir özel yetenekli çocuğa destek sağlanmamıştır.

HERHANGİ BİR PROJE VAR MI?

Söz konusu yasa kapsamında en son ne zaman özel yetenekli bir çocuğa destek sağlanmıştır? Bakanlığınıza, 6660 Sayılı Yasa kapsamında kaç vatandaş başvuru yapmıştır? Kaç vatandaşın başvurusu kabul edilmiş, kaç vatandaşın reddedilmiştir? Başvuruların reddedilme gerekçesi nedir? 6660 Sayılı Yasa’nın daha etkin kullanılabilmesi için Bakanlığınızın herhangi bir projesi var mıdır?”

YETKİ VE GÖREV KARMAŞASI YAŞANDI

Bakan Ersoy, Bulut’un sorularını Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nden aldığı yazı ile yanıtladı. Genel Müdürlük, yasa ile ilgili şunları kaydetti:

“6660 sayılı kanunun 1’inci maddesine göre; güzel sanatlarda üstün yetenek gösteren çocukların yurtiçinde ya da yurtdışında Devlet adına yetiştirilmesinde, ilgili komisyonun tespit ve teklifi üzerine MEB yetkili kılınmıştır. Zamanla kurumlar arasında yetki ve görev karmaşası yaşanmaya başlamıştır. Çünkü kanunun çıktığı 1956 yılından bu yana, komisyon üyelerinin belirleneceği kuruluşların çoğunun isimleri ve bağlı olduğu kurumlar dahi değişmiştir.

KANUN İŞLEMEZ HALE GELDİ

O dönemde Güzel Sanatlar Akademisi ve Ankara Devlet Konservatuarı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne, Genel Müdürlük ise MEB’e bağlı idi. Günümüzde Genel Müdürlük KTB’ye, Güzel Sanatlar Fakültesi ve Devlet Konservatuarları da Yükseköğretim Kurumu’na bağlıdır. Kurumlar arası yetki ve görev karmaşası zamanla öyle bir hal almıştır ki, 6660 sayılı kanun işlemez hale gelmiştir.

MEB TARAFINDAN BAŞLATILMALI

6660 sayılı yasa kapsamında Bakanlığımıza yapılan başvurular ilgili kurum olması münasebetiyle MEB’e gönderilmekte ve Bakanlık tarafından değerlendirilmektedir. Bu nedenle başvuru yapan vatandaş sayısına ilişkin istatistiki verilerin ilgili Bakanlıktan talep edilmesinin uygun olacağı mütalaa edilmektedir. Bakanlığımız tarafından 6660 sayılı yasaya ilişkin halihazırda gerçekleştirilmesi planlanan bir proje bulunmamakla beraber böyle bir çalışmanın MEB

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°