CHP’Lİ BULUT’TAN FESTİVAL ELEŞTİRİSİ
Manşet Haber 28.09.2018 23:49:33 0

CHP’Lİ BULUT’TAN FESTİVAL ELEŞTİRİSİ

CHP’Lİ BULUT’TAN FESTİVAL ELEŞTİRİSİ

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut,film festivaline ev sahipliği yapan Adana'da yazlık sinemaların düğün salonu olduğunu ifade ederek, “Festivali ruhuna yakışır bir şekilde düzenlemelidir.”dedi.
Uluslararası Altın Koza Film Festivalinin 3 yıl önce keyfi bir şekilde 'Uluslararası Adana Film Festivali' olarak değiştirildiğini anımsatan CHP Milletvekili Bulut, yazılı açıklamasında şöyle dedi:
“Bir kente değer katan tarihidir, kültürel mirasıdır, sahip olduğu doğal güzelliklerdir. Kent alameti farikası olan değerleri böylelikle geleceğe taşır.
Anadolu’nun kadim kültürünün birçok özelliğini içinde barındıran Adanamızı, Adana yapan değerler, kültürel birikimler Büyükşehir Belediyesi eliyle yok edilmeye çalışılmaktadır.
Adını Adana’yla özdeşleşen, beyaz altınımız olan, sembolümüz olan pamuğun kozasından alan Uluslararası Altın Koza Film Festivali 3 yıl önce keyfi bir şekilde 'Uluslararası Adana Film Festivali' olarak değiştirilmiştir.
İlk Yeşilçam filmlerinin kozadan çıkan pamukların parasıyla yapıldığı ülkemizde, festivalin adından “altın koza” çıkarılarak koca bir tarih silinip atılmıştır.
Büyükşehir Belediyesi, 1969 yılında başlayan deprem, ekonomik kriz, yas gibi engellere takılarak zaman zaman kesintiye uğrayan festivali bu yıl da düğün salonlarına hapsetmiştir.
Geçmişte ilçeleri ile birlikte 200 yazlık sineması olan ve her birinin sesi birbirine karışan yazlık sinemalar Adana’dır, Adana’nın ruhudur.
Yazlık sinema belediye eliyle düğün salonlarına dönüştürülmüştür.
Adanalılar, filmleri yazlık sinemalar yerine düğün salonlarında kurulan beyaz perdelerde izlemek zorunda bırakılmıştır.
Kültür ve sanat şehri olan, dünyaya mal olan birçok yazar ve sanatçı yetiştiren Adana Yeşilçam’ın en ünlü artistlerini, ilk Altın Koza’nın sahibi kendi evladı Yılmaz Güney’i, Fatma Girik’i, Göksel Arsoy’u yazlık sinemalarda bağrına basmıştır.
Yazlık sinemalar adı sinemayla özdeşleşen Adana’nın sembolüdür.
Bir kentin sembolünü, kültürel değerlerini yok etmek kelimenin tam anlamıyla rezalettir.
Mimar Sinan Amfisi’nin yanında bulunan yazlık sinemanın kapatılması durdurulmalıdır. Yazlık sinemanın düğün salonuna çevrilmesi ve bunun festival gününe denk getirmesi de acı bir olaydır.
Belediye festivali değersizleştirirken, Adanamızı da değersizleştirdiğinin farkına varmalıdır.
Bir an önce bu yanlıştan vazgeçmeli, festivali ruhuna yakışır bir şekilde düzenlemelidir.”




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°