CHP’li Develi, Zafer Bayramı mesajı yayınladı
Manşet Haber 28.08.2012 23:32:42 0

CHP’li Develi, Zafer Bayramı mesajı yayınladı

CHP’li Develi, Zafer Bayramı mesajı yayınladı

CHP Adana Milletvekili Turgay Develi, 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajında, 'Atatürk'ün gösterdiği yolda, demokrasi ve barış içinde yürüyeceğiz' dedi.
Büyük Taarruzla birlikte Türk milletinin kurtuluş fişeğinin ateşlendiğini söyleyen CHP Adana Milletvekili Turgay Develi Zafer Bayramı mesajında şu görüşlere yer verdi:

'Nazım Hikmet'in ünlü mısralarında sarışın bir kurda benzettiği Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos 1922'de Kocatepe'de Büyük Taarruz'un başlama emrini verdiği an Türk milletinin iki yüzyıldan beri süren kötü talihinin de sona erdiği andır. Kocatepe'de mutlak bir zaferin işaretini veren top ateşleri aynı zamanda tam bağımsız, özgür, egemen ve çağdaş bir cumhuriyetin kurulacağının da müjdesini veriyordu

Türk milleti yalnız ülkemizin düşmanlardan kurtarılması için değil, çağdaş, laik ve uygar bir devletin kurulması için de Atatürk'e tam destek verdi. Atatürk, milletten aldığı güçle Türkiye'ye çağ atlattı ve ülkemizin dünyanın en uygar ülkelerinin düzeyine ulaşmasının yolunu açtı. Aklın ve bilimin önderliğinde Türkiye'yi dünyanın en barışçı ve en saygın ülkelerinden biri haline getirdi. Şimdi onun bu yüce eserini tahrip etmeye çalışanlar var. O'nun en büyük devrimlerinden biri olan Türk milletini bölüp parçalamaya çalışanlar var. Din, mezhep ve etnik köken farkı gözetmeden bütün vatandaşlarımızın Türk olduğu inancını
ortadan kaldırmaya çalışanlar var. Türk milleti kavramını ağızlarına almaktan kaçınan siyaset adamları var. O'nun Cumhuriyetin en temel dayanaklarından biri yaptığı laikliği ortadan kaldırıp Türkiye'yi otoriter bir din devleti yapmaya kalkışanlar ve bunlara payanda olanlar var. Silah zoruyla Atatürk Cumhuriyetini yıkıp devlet içinde devlet kurmaya çalışan eli kanlı teröristlerle müzakere masasına oturanlar, hatta onlarla kucaklaşanlar var. Ülkenin saygın
aydınlarını, bilim adamlarını gazetecilerini, subaylarını halkın gözünde küçük düşürmeye çalışanlar, onları hedef göstererek cezalandırılmalarına çalışanlar var. Yabancı ülkelerin dümen suyundan giderek ülkemizi Orta Doğunun savaş bataklığına sürüklemek isteyenler
var. Biz, Atatürk'e ve onun devrimlerine yürekten inanan yurtseverler olarak onlara diyoruz ki: Başaramayacaksınız! 26 Ağustos 1922'den bu yana geçen 90 yıl içinde büyük kurtarıcı Atatürk'ün eserlerini yürekten benimsemiş, vazgeçilmez bir yaşam biçimi haline getirmiş olan
on milyonlarca yurttaşımız size geçit vermeyecektir. Büyük Atatürk, Türk gençliği senin eşsiz devrimlerinin ebediyen yaşaması ve Türkiye'nin senin gösterdiğin yolda, demokrasi ve barış içinde ilerlemesi için var gücüyle çalışmaya devam edecektir.'

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°