CHP’nin değişime ihtiyacı var
Manşet Haber 13.08.2015 09:22:32 0

CHP’nin değişime ihtiyacı var

CHP’nin değişime ihtiyacı var

CHP Adana İl Başkanı Burhanettin Bulut, CHP’nin bir değişime ihtiyacı olduğunu, daha dinamik hale gelmesine ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Bulut, 5 ilçe yönetiminin görevden alınması, bunun sonucu yaşananları, yapılan eleştirileri değerlendirdi. Bulut, partinin kamuoyunda tartışılması ile ilgili de görüşlerini açıkladı.

CHP Adana İl Başkanı Burhanettin Bulut ile yaptığım söyleşinin ikinci bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bulut’a şu soruyu yönelttim, “Son günlerde parti içi eleştirileri artıran beş ilçe örgütünün görevden alınarak yenilerinin atanması, yargıya gidilmesi yargıdan dönülmesi, yeni atamalar var. Bu örgütlerdeki görevden alınmalar sizin mi genel merkezin mi tasarrufudur.”

Bu soruma CHP Adana İl Başkanı Burhanettin Bulut’un yanıtı şu oldu:

“Şunu kabul etmek lazım. Statik yapılar yani sabit yapılar geleceğe kalmaz. CHP’nin bir değişime ihtiyacı var. Daha dinamik hale gelmesine ihtiyaç var. Bir söylem dil değişikliği var. Önce kadrolarının da buna uygun davranması lazım. Yani genel merkezle yerellerin bir uyum içerisinde olması lazım. Orası farklı bir şey burası farklı bir şey söylediği zaman asıl kargaşa kaos oradan çıkar. O vesileyle sadece Adana’da değil tüm Türkiye’de örgütler anlamında böyle bir değişiklik var. Bir değişim açıkça görülüyor. Bunun da en açık göstergesi seçimlerde kullanılan dil. Genel başkanın kullandığı dil bunun göstergesi. Adana için de bu tür tasarruflar siyasi partilerde seçim öncesi ya da seçim sonrası sıkça olmuştur. Adana’da da oldu. Belki bu kadar çok görev değişikliği olmadı ama hepsinin ayrı ayrı sebepleri  var bu beş ilçe değişikliğinin. Ama, burada şuna bakmak lazım. Hiçbir görev özellikle siyasi görevler kalıcı değil. Herkes bu görevi  bir şekilde yapacak sonra da değiştirecek. Benim gördüğüm şey şu. Burada ertelenen kongre örgütleri ciddi bir yıpratmışlığa sebep olmuş. Ben seçim çalışmalarında bu ilçe eleştirilerinden seçim çalışmalarına bir türlü zaman ayıramadım. O yüzden de hep söylüyorum, buradaki arkadaşlarla kişisel bir durumumuz yok ama bir değişikliğe ihtiyaç vardı. Onu da yaptık. Eğer bunu iç hesaplaşma adına yapmış olsaydım en azından böyle yapmazdım. Benim de kendime ait bir deneyimim var. Hiçbir ilçeyi değiştirmezdim. Her halde bir 10 senelik İl başkanlığımı da garanti ederdim. Çünkü bu görevden alınan ilçe başkanlarıyla herhangi bir problemim yok. Ve bu arkadaşlar yine gelebilirler. Bunda da bir şey yok. Buradaki hikaye bir değişikliğe ihtiyaç var. Kadroların yenilenmeye ihtiyacı var ve bunun da bir şekilde başlatılması gerekiyordu ve bu buradaydı.

Ve bana il başkanlığı görevi verilirken adet yerini bulsun git oraya sadece görevini yap gel diye vermediler. Bu değişikliğin beklentisiyle bu görevi verdiler. Ben de o görevi bu yüzden aldım. Böyle bir şeyin sonucunun umarım ki gelecek seçimlerde alacağız. Aldığımızda da herkes bunların doğru bir adım olduğunu görecek.

Partinin çok tartışılması konusu görevden almalar olmasa da tartışılıyor. Maalesef öyle bir hastalığımız var.  En ufak bir şeyde basına gidiliyor, sosyal medya da tartışılıyor. İyi niyetli olanlar da var bunun içerisinde kötü niyetliler de var. Bir eşek arısı kovanına çomak sokmak gibi bir durum da var. Burada da öyle bir durum var. O vesileyle bağırtılar, çağırtılar elbette olacaktır. Ama temelinin örgüt disiplinini bozmadan yapmasıdır. Örneğin yeni daha yeni milletvekilliğinden ayrılmış daha doğrusu bir önceki dönem milletvekili olmuş partiden milletvekili olmuş, atanarak gelmiş daha önce de atanmış bir arkadaşımız ilçe yöneticilerini basın yoluyla işgalci ve korsan bir yönetim demiş. Böyle bir cümle olmaz. Bunun yapılanlarla da alakası yok. Yani acaba buradaki değişiklikler mi mesele yoksa burada kullanılan dil mi mesele? Toplumun buna bakması lazım. Bunu yapan arkadaşlarımız aynı yöntemlerle bu partide görev almış arkadaşlarımız. Ama şimdi kendi dışında bir şeyler oluşunca bunu söylüyorlar. O yüzden de bir güven sorunu yaratıyor, samimiyet sorunu yaratıyor. O yüzden de ben kamuoyunun bu konulara çok dikkat ettiğini, çok önemsediğini zannetmiyorum. İnanın toplumunun, partililerin kimin nerede olduğuyla ilgili bir dertleri yok. Çünkü bu toplumsal bir olay gönüllülük esasıyla yapılıyor. Hiçbir ilçe başkanı il başkanı bir maaş almıyor.  O vesileyle bu toplumsal işi bir görev değişikliği olarak bakıp bu kalıcı bir hak ya da senin kendi dışında olunca tu kaka demenin toplum nazarında hiçbir etkisi yok.”

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°