Çiftçilerden DSİ
Manşet Haber 5.02.2013 17:07:18 0

Çiftçilerden DSİ'ye su uyarısı

Çiftçilerden DSİ'ye su uyarısı

dsi_sulamaAdana Çiftiler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Özekici, narenciyede ağaçların çiçeklenme öncesi gübrelenmesini önerdi, bu nedenle  de DSİ'nin ay sonu veya mart ayı başında bölgedeki kanallara su bırakma çağrısı yaptı.

Özeviki, tüm meyve ağaçlarının, çiçek açmadan önce bazı gübrelere daha fazla ihtiyaç duyduğunu, bunların başında da fosfor ve azotlu gübrelerin geldiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

'Çiçeklenme öncesi bahçelere fosforun tümünün, azotun üçte birinin ve potasyumun da bir miktarının uygulanması lazım. Hem bölgede, hem de tüm Türkiye'de devletin doğru ve akılcı teşviği ile damla sulamaya hızlı bir geçiş yapıldı. Bu yöntemin en büyük üstünlüğü; damla sulama ile birlikte gübrenin uygulanması sonucu gübrenin tüm ağaçlara eşit bir şekilde dağılmasıdır. Böylece gübre tasarrufu sağlandığı gibi çevresel kirlilik de azalıyor.'

Bölgedeki sulama sisteminin hala açık kanal sistemi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Özekici, sulama kanallarına ancak nisan ayı sonu, mayıs ayı başında su bırakılmaya başlandığını hatırlattı. Bu zaman diliminin gübrenin uygulanacağı dönem için çok geç olacağını vurgulayan Özekici, 'Bu nedenle ağaçlar uyanmadan önce yani şubat ayının sonu, mart ayının başı gibi bir dönemde DSİ'nin 15 günlük bir dönemde, kanallara su bırakması ve böylece damlama ile gübreleme imkanının sunulması gerek' diye konuştu.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°