ÇİFTÇİYE, ORMAN KÖYLÜSÜNE VE ÜLKE EKONOMİSİNE DARBE İNDİRİLİYOR!
Manşet Haber 5.04.2018 17:32:02 0

ÇİFTÇİYE, ORMAN KÖYLÜSÜNE VE ÜLKE EKONOMİSİNE DARBE İNDİRİLİYOR!

ÇİFTÇİYE, ORMAN KÖYLÜSÜNE VE ÜLKE EKONOMİSİNE DARBE İNDİRİLİYOR!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir, yeni torba tasarıyla ormanlarımızın, arazilerimizin ve sularımızın özelleştirilmesinin önünün açıldığını söyledi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Güney Bölge Şubesi, Tarım Orkam-Sen, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu ve Türkiye Ziraatçılar Derneği adına ortak açıklamayı okuyan Karademir, “Asıl hedefi yalnız ülkemizin şeker gereksinimini karşılamak değil, tarımı ve dolayısıyla çiftçiyi kalkındırmak olan şeker fabrikalarının özelleştirilmek istenmesi, toplumun her kesiminde haklı tepkilere ve endişelere yol açmaktadır” dedi.
ŞEKER PANCARI KIRSAL KALKINMANIN TEMEL DİREĞİ
Şeker pancarının ülke tarımının gelişmesinin, modern tarım tekniklerinin uygulanmasının, tarım sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direği olduğuna vurgu yapan Karademir, “Fabrikaların satılması salt ekonomik bir yaklaşımla değerlendirilmemelidir. Aynı zamanda sanayileşme ile kalkınma düşüncesinin terk edilmesi de söz konusudur. Neo liberal politikalara geçiş uğruna terk edilen bu anlayış yerliliktir, milliliktir, bağımsızlıktır. 24 Ocak kararlarının uygulanması için kurgulanmış 12 Eylül Darbesi sonrası planlamadan vazgeçilmiş, tarımda desteklemeler kaldırılmış ve küresel sermaye dayatmaları sonucu özelleştirme adı altında ülke yağma ve talana açılmıştır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi aynı zamanda, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansımasıdır. Nişasta bazlı şekerin sağlığımıza olan zararları yapılan her yeni bilimsel çalışmayla artarak ortaya çıkmaktadır. Nişasta bazlı şekerin üretimine ve ithalatına ilişkin etkin kontroller söz konusu değilken, bir anlam ifade etmeyecek kota azaltmalarının, kamuoyunu yatıştırmaya yönelik göstermelik bir hamle olması dışında bir anlamı bulunmamaktadır.”
SULARIMIZA VE TOPRAKLARIMIZA YÖNELİK YENİ TEHDİTLER
Genel Kurula sunulan yeni torba tasarıda sularımıza, arazilerimize ve ormanlarımıza yönelik yeni tehditlerin ortaya çıktığına dikkat çeken Karademir, “Torba tasarıyla bir veya birden çok havzadaki su varlıklarının gerçek ve tüzel kişilere su kullanım izni verilerek tahsis edilmesi yoluyla özelleştirilmesinin önü açılmak istenmektedir. Daha önce mikro HES uygulamaları ile doğanın kılcal damarları olan derelerimizin, çaylarımızın su kullanım hakları özel sektöre verilmiş, kadimden beri kırsaldaki insanımızın tasarrufunda olan sular, yöre halkından ve ekosistemdeki canlılardan kaçırılmıştı. Torba tasarıyla canlıların en temel hakkı olan suyun metalaştırılması yönünde yeni bir adım daha atılmaktadır. Yani Tasarı açık bir biçimde, “gökten yağan yağmurun birikmesi, düşen karın erimesiyle oluşan suları, şirketler çiftçiye para karşılığı satacak” diyor! Halkın ortak varlığı olan su varlıklarımız sermayeye peşkeş çekilemez. Suyun metalaştırılıp, çiftçiye fahiş fiyatla sulama suyu satılması tarıma ve üretime vurulmuş büyük bir darbedir.”
TOPRAKTA MÜLKİYET DEĞİŞİMİNE YOL AÇACAK
Hazırlanan tasarıyla sulama birlikleri ve sulama kooperatiflerinin önce DSİ’ye sonra yerel yönetimlere ve özel sektöre devrinin önünün açılmak istendiğini kaydeden Karademir, bu hizmetlerin özel sektöre devredilmesinin, tarlalara su saati takılmasıyla birlikte zaten üretim yapmakta zorlanan çiftçilerin tümden tasfiyesine, kırsaldan koparılmasına ve toprakta mülkiyet değişimine yol açacağını belirtti.
Dünyada örneğini başka ülkelerde de gördüğümüz bu uygulama sonrası topraklarımızın küresel tarım sermayesinin eline geçeceğini ifade eden Karademir şöyle konuştu:
“Tasarıda endişe uyandıran bir konu da zorunlu arazi toplulaştırmasıdır. Halen toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekmesine karşın, tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu Kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir” hükmü yer almaktadır. Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı “kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için, zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir.”
ORMANLARIMIZ TEHLİKELİ ATIK DEPO ALANINA DÖNÜŞECEK
Torba tasarıyla orman alanları için de son derece zararlı olabilecek kullanım biçimlerine olanak tanıyan tahsisin önünün açılacağını dile getiren Karademir, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Ormanların altına bedeli karşılığında yirmi dokuz yıllığına her türlü depolama yapılması ile imkânı getirilmektedir. “Yeraltı depolamasına” izin verilmesi, orman ekosistemlerinin, başta nükleer santraller olmak üzere çeşitli tehlikeli atıklar için depolama alanlarına dönüştürülmesi olasılığını akla getirmektedir. Ormanlara yapılan müdahale altı ile sınırlı kalmamakta, dikili ağaçların satışına imkân verilmek suretiyle, üstü de bu saldırılardan nasibini almaktadır.
AKP Hükümeti tarafından yapılmak istenen şeker fabrikalarının ve suların özelleştirilmesi, kamuya ait ormanların ve çiftçiye ait arazilerin özelleştirilmesinin önünün açılması politikalarından en büyük zararı, üretici ve yoksul halk kesimleri görecektir. Yapılmak istenenler, uzun dönemde uluslararası sermayenin ve küresel çıkar çevrelerinin amaçlarına hizmet edecek politika ve tercihli uygulamalardır. Vazgeçilmelidir! Sorumluları uyarıyor, bu durumu kabullenmediğimizi ve takipçisi olacağımızı kararlılıkla ifade ediyoruz.”
Basın açıklamasına Cumhuriyet Halk Partisi Adana İl Başkanı Ayhan Barut, Seyhan Ziraat Odası II. Başkanı Cahit İncefikir, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Güney Şube Bölge Temsilcisi Dilek Alkan, Tarım Orkam-Sen Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz Demir, Ziraatçılar Derneği Başkanı Kadir Özlem, Çukurova Sulama Birlikleri Derneği Başkanı Faruk Umar katılarak destek verdiler.


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 15.2°