Cinsiyet Ayrımcılığı Çözülmeden Eşit Toplum Olmaz
Manşet Haber 7.03.2014 13:36:14 0

Cinsiyet Ayrımcılığı Çözülmeden Eşit Toplum Olmaz

Cinsiyet Ayrımcılığı Çözülmeden Eşit Toplum Olmaz

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Adana Şubesi, cinsiyet ayrımcılığının çözülmeden özgür ve eşit bir toplumun oluşmasının mümkün olmadığını savundu.

MMO Adana Şubesi Yönetim Kurulu adına yapılan yazılı açıklamada, TMMOB’nin, kadını görmezden gelen, kadının kişiliğini yok sayan, bakanlığın adından bile 'kadın'ı çıkaran bu siyasi anlayışa karşı ülkemizdeki kadın örgütlerinin yürüttüğü aktif mücadeleyi desteklediğine dikkat çekilerek şu görüşlere yer verildi:

KADIN CİNAYETLERİNDEKİ ARTIŞ

“Ülkemizde, kadın cinayetlerinin yüzde 1400, cinsel taciz ve tecavüzün yüzde 38, cinsel istismarın yüzde 53 oranında artışına yol açan kadın düşmanı politikaların birinci elden sorumlusu mevcut iktidarın uyguladığı kadın düşmanı politikalardır. Kadınların özel ve toplumsal yaşamda yükselttikleri hemen her itiraz, karşı duruş şiddet ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Kadınların insanlık dışı yöntemlerle, vahşice, toplumun, devletin gözü önünde öldürülmesi ve kadına yönelik artan şiddetin faillerinin yargı eli ile tahrik adı altında indirimlerle serbest bırakması kadınları öldürenleri cesaretlendirmekte, kadın cinayetlerini körüklemektedir Kadınlar yaşamın her alanında ayrımcılığa, baskıya şiddete ve sömürüye maruz kalmakta ve bunun 'kader' olarak kabul edilmesi gerektiği vaaz edilmektedir.

CİNSİYET AYRIMCILIĞI GİDERİLMELİ

Kadına yönelik ayrımcılık, sömürü ve şiddet, eşitsizliğin, sınırsız tüketimin, sömürünün, yoksulluğun sistemleştirildiği kapitalizmin doğal sonuçlarından sadece biridir. Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum oluşması mümkün değildir.

Evrilme sürecinde kapitalizmin kadın ile kurduğu ilişki, ihtiyaca bağlı olarak 'ucuz emek - kutsanmış annelik' arasında gidip gelmektedir.

Bugün ülkemizde toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, aile içi ilişkilerden başlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam etmektedir. İş yaşamında, sosyal yaşamda, aile içi yaşamda kadının kadın olmasından kaynaklı sorunlar, tarihsel, kültürel, dinsel faktörler nedeniyle görmezden gelinerek kadın, indirgemeci bir mantıkla ele alınmakta ve 'sığ' politikada malzeme olarak kullanılmaktadır.

Meslek seçimleri ve iş yaşamında da cinsiyetçi iş bölümü ciddi bir sorundur. Oysa çağdaş yaşamda kadın ve erkek, toplumsal iş bölümüne katıldıkları oranda hayata ortak olabilmektedir.

BAKANLIKTA KADININ ADI KALDIRILDI

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı‘nın yerine 'Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kurulması ile kadın hareketinin mücadelesi geriletilmeye çalışılmaktadır. Bu değişiklik planı ile kadın erkek eşitliğini sağlamakla görevli tek genel müdürlük olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bu yeni bakanlığın altında yer alarak ve kadın erkek eşitliğini sağlamakla yükümlü bir kurum olmaktan çıkarılarak yardım dağıtma örgütü haline getirilmektedir.

Bu düzenleme ile kadının birey olarak tanımlanmasına son verilmiş, kadın aile ve namus ile kurumsal olarak da özdeşleştirilmiştir. TMMOB, kadını görmezden gelen, kadının kişiliğini yok sayan, bakanlığın adından bile 'kadın'ı çıkaran bu siyasi anlayışa karşı ülkemizdeki kadın örgütlerinin yürüttüğü aktif mücadeleyi destekler.

Yasalarla gerçekleştirilen özelleştirme, taşeronlaştırma uygulamaları ve esnek çalışmanın yaygınlaşmasıyla, kadın emeğinin sömürüsü artmaya devam etmekte, kadınlar daha çok düşük ücretli işlere mahkûm hale getirilmektedir.

Meslek seçiminde ve mesleğe hazırlıkta belirleyici olan cinsiyetçi iş bölümü ve toplumsal kabullerin değişimi için, eğitim süreçlerinde cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik eğitimin her aşamasında kullanılan cinsiyetçi dil ve bakışın değiştirilmesi gerekmektedir.

157 yıl önce kadınların başlattığı direniş, bugün daha da anlamlı ve geçerli. Çünkü halen kadınların düşük ücretle, güvencesiz olarak günde 10-14 saati aşan sürelerle çalıştırıldığı bir sömürü sisteminde yaşıyoruz. Yetersiz yasal düzenlemeler; kız çocuklarının okutulmamasına, töre cinayetlerinin devam etmesine, iş yaşamında kadın istihdamının engellenmesine olanak sağlayan düşünce ve önyargıların önüne geçememektedir.

8 MART DAYANIŞMA GÜNÜDÜR

8 Mart, 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' adıyla ifade edilen işçi kadınların ekonomik ve politik haklarıyla ilgili bir gün olduğu kadar aynı zamanda, kadınlar arası bir dayanışma günüdür, bir kadın bayramıdır ve tüm kadınlarındır. 8 Mart, artık tüm kadınların ezilme ve sömürüsüne karşı hayatın her alanındaki mücadelesinin bir sembolüdür.

8 Mart‘ta cinsiyetler arasında ezme-ezilme ilişkisinin olmadığı, şiddetsiz ve sömürüsüz bir Dünya ve ülke için mücadele edenleri, Kadınların Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadelesini selamlıyoruz. '8 Mart Dünya Kadınlar Günü' kutlu olsun. Yaşasın 8 Mart‘ı yaratanlar!”

NEDEN 8 MART?

Tüm dünyada kutlanan 8 Mart kadın emekçiler gününün kısa öyküsü şöyle:

“8 Mart 1857, bundan tam 157 yıl önce ABD‘de 40 bin kadın dokuma işçisinin, kadın işçilerin işten çıkarılmalarını ve düşük ücret verilmesini protesto etmek amacıyla ilk kez direndikleri ve greve gittikleri tarihtir. Kadınlar çalıştıkları fabrikayı işgal ettiler ve polis müdahalesiyle karşılaştılar. Olaylar sırasında çıkan yangında 128 kadın hayatını kaybetti.

1910 yılında Kopenhag‘da II. Enternasyonale bağlı sosyalist kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar Konferansı‘nda Clara Zetkin‘in önerisi üzerine 8 Mart, Amerika‘da grev sırasında çıkan yangında ölen işçi kadınların anısına '2. Enternasyonel Kadın Mücadele Günü' olarak ilan edildi.

Ülkemizde ilk kez 1921 yılında kutlanan 8 Mart tarihi, 1975 Dünya Kadınlar Yılı‘nda Birleşmiş Milletler‘in 'Dünya Kadınlar Günü' olarak kabul etmesiyle birlikte sokağa taşındı ve daha yaygın olarak kutlanmaya başlandı.”

 

 

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.1° / 11.6°