Çocuk İşçileri Çocuk İstismarına Dönüştü
Manşet Haber 17.06.2016 01:49:36 0

Çocuk İşçileri Çocuk İstismarına Dönüştü

Çocuk İşçileri Çocuk İstismarına Dönüştü

Adana(Ulus)--TBMM KİT Komisyonu Üyesi ve CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş, çocuk işçilerin sorunlarını Meclis gündemine getirdi. Çocuk işçi istatistiklerinin artık durumun çocuk istismarına dönüştüğünü gösterdiğini ifade eden Özdiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’ya Adana’da kaç çocuk işçi bulunduğunu ve son 10 yılda kaç çocuk işçinin hayatını kaybettiğini sordu.

Özdiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu tarafından yazılı olarak yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde, “12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nü geçirdiğimiz bugünlerde Türkiye’nin bu konudaki karnesi ortadadır. Yoksulluk, göç ve eğitim olanaklarına erişememe gibi nedenlerde Türkiye’de yıldan yıla artan çocuk işçi istatistikleri artık neredeyse çocuk istismarına dönüşmüş durumdadır. TÜİK verilerine göre ülkemizdeki çocuk nüfusunun yaklaşık %6’sı çocuk işçiyken, son 3 yılda 176 çocuk iş kazaları sonucu yaşamını yitirmiştir. Çocuk işçiliğin ana istihdam alanı inşaat veya tarım gibi mevsimlik işlerdir. Son 5 yılda ülkemize gelmiş 3 milyonu aşkın mültecinin çocuklarını da hesaba katarsak bu oranların ilerleyen yıllarda artacağı ortadadır. Nitekim, UNİCEF verilerine göre Türkiye’de yaşayan okul çağındaki 850 bin Suriyeli çocuğun sadece 325 bini okullara kayıtlıdır.”

CHP Milletvekili İbrahim Özdiş’in Bakan Soylu’dan yazılı yanıt istediği sorular şöyle:

“1Yukarıdaki istatistikler için Bakanlığınızın görüşü nedir? 2023 hedeflerinize bu istatistiklerle nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz?

2-Adana ilimizde kaç çocuk işçi bulunmaktadır? Son 10 yıldaAdana’da yaşanan iş kazalarında kaç çocuk hayatını kaybetmiş / yaralanmıştır?

3-Her geçen gün büyüyen ve ülkenin kanayan yarası haline gelen bu durum için acil eylem planı hazırlanması gerekmektedir. Bu konuyla alakalı ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz veya yapacaksınız? Bu konudaki hedefleriniz nelerdir?

3-Nitelikli, kesintisiz ve ücretsiz eğitimle çözülebilecek bu sorun için Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

4-Meslek okullarının ilgili sanayi kollarına fason işçi yetiştirmekten başka bir işe yaramadığı, meslek okulu mezunu çocukların sanayide çok ağır işlerde çalıştırıldığı iddiaları doğru mudur? Doğruysa, bunun önüne geçmek için ne gibi çalışmalar yapmayı öngörüyorsunuz?”

 

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°