ÇÜ  Arkeolojiden 23 Mezun
Manşet Haber 6.05.2015 12:33:16 0

ÇÜ Arkeolojiden 23 Mezun

ÇÜ Arkeolojiden 23 Mezun

arkeoloji_23_mezun (1)Çukurova Üniversitesi  Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü bu yıl 3. dönem mezunlarını verdi.

Geleceğin Arkeologları için, ÇÜ Arkeoloji Bölümü tarafından mezuniyet yemeği düzenlendi. Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Rukiye Akdoğan, Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Fatih Gülşen ve Öğretim Üyelerinin katıldığı yemekte, 23 öğrencinin yer aldığı son sınıf öğrencileri gönüllerince eğlenerek, mezun olmanın verdiği gururu yaşadılar.

Mezuniyet yemeğinde konuşan Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Rukiye Akdoğan, Arkeoloji Bölümü’nde Prehistorya, Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi ve Klasik Arkeoloji olmak üzere 3 Anabilim Dalı bulunduğunu belirtti.

“Çivi Yazısı da Öğretiliyor.”

Doç. Dr. Akdoğan,  böylesine zengin bir kültüre sahip olan Anadolu topraklarında, kendi tarihi ile komşu bölgelerin tarihini bilen ve onu araştıran uzman kişilere her zaman ihtiyaç duyulduğunu ve Çukurova Üniversitesi bünyesinde yer alan Arkeoloji Bölümü’nde Anadolu, Mezopotamya, Mısır Arkeolojisi ve kültürlerinin, bunu yanı sıra da çivi yazısının öğretildiğini belirtti.

“Geniş İş Çalışma Alanı Var.”

Doç. Dr. Rukiye Akdoğan, Arkeoloji Bölümü’nden mezun olan kişilerin, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müzelerde, İl Özel İdareleri ile Büyükşehir Belediyeleri ve Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde Koruma, Uygulama ve Denetim Bürolarında (KUDEB), özel müzelerde iş bulma imkânları bulunduğunu sözlerine ekledi.arkeoloji_23_mezun (2)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°