Cüceloğlu: Nasıl Bir Anne-Babasınız?
Manşet Haber 17.02.2014 23:34:50 0

Cüceloğlu: Nasıl Bir Anne-Babasınız?

Cüceloğlu: Nasıl Bir Anne-Babasınız?

dogan cuceloglu (05)İletişim uzmanı Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, çocukların gelişim sırasında hata yapmamalarının beklenmesinin yanlış kanı olduğunu belirterek, “Hatasız geçen gün öğrenmeden geçen bir gündür. İnsanoğlu hata yaparak öğrenir” dedi.


Çukurova Genç İşadamları Derneği (Çukurova GİAD) Kadın Platformu, bu kez, Adana Final Okulları’nın da desteği ile düzenlediği toplantıda Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nu üyelerle buluşturdu. Çukurova GİAD Yönetim Kurulu’nu, Kadın Platformu’nu kurmaları nedeniyle kutlayan Prof. Dr. Cüceloğlu, Adana Final Okulları Tiyatro Salonu’nda yapılan toplantıda, “Nasıl Bir Ana-Babasınız?” konusuna değindi. Yaşadığı olaylardan örnekler veren Prof. Dr. Cüceloğlu, anlatımları sırasında dinleyicileri güldürürken düşünmeye yönlendirdi. Anne ve babaların, çocuklarını büyütürken korkuları ve umutları bulunduğunu kaydeden, çocukların yaşadıkları ve onlara göre çok büyük bir olay olarak görülen olayların önemsenmesinin önemine değinen Prof. Cüceloğlu, çocukları hesaba almayan bir toplumun gelişemeyeceğini savundu. Korku ve umutlar içerisinde bazen ailelerin çocukların hata yapmasına dahi izin veremediğine dikkat çeken Prof. Cüceloğlu, “Çocuğunuzun hiç hata yapmasına izin vermezsiniz. Hata yaptığında telaşlanırsınız. Peki sonucunda ne olur? Çocuk hata yapmaktan korkar hale gelir. Hata yapan da güçlü olmaz. Sürekli onu takip etmek, hata yapmamasını istemek yanlış. Hatasız geçen gün öğrenmeden geçen bir gündür. En çok hata yapan en çok kazanır. Çocuğunuz hata yapmıyorsa sizde bir aksaklık var demektir. İnsanoğlu hata yaparak öğrenir, hata yapmaktan korkan gelişemez” diye konuştu.dogan cuceloglu (03)


Prof. Dr. Cüceloglu’na verdiği bilgiler için teşekkür eden Çukurova GİAD Başkanı Ömer Faruk Sakarya, çocukların bir ülkenin geleceğinde önemli bireyler olduğunu, bu noktada, onların gelişiminde her ince detayın düşünülmesi ve onlara önem verilmesi gerektiğini, Prof. Dr. Cüceloğlu’nun verdiği bilgilerin de anne-babalara rehber olacağını söyledi. Sakarya, toplantıyı düzenleyen Çukurova GİAD Kadın Platformu’na, destek veren Adana Final Okulları ile üyeleri Fikri Oğuzhan Ertem’e teşekkür etti. Sakarya, günün anısına Prof. Dr. Cüceloğlu’na teşekkür plaketi verdi. Kadın Platformu’ndan Gonca Saygılı, Zehra Sakarya ve Canan Çerçer de, gömlek üzerine sürekli süveter giymesiyle tanınan Cüceloğlu’na süveter hediye etti, Utku Özalp de, Final Eğitim Kurumları Genel Müdürü ve Adana Final Okulları Kurucusu Şevket Ertem’e çiçek takdim etti.


 dogan cuceloglu (04)


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°